Zeynep Ersoy Kerherve
Zeynep Ersoy Kerherve
Zeynep Ersoy Kerherve

Je suis Charlie

Televizyonlar iki saldırganın sakin sakin arabalarına binerken, ‘’Allahu ekber’’ diye bağırışlarını gösteriyor. Ürperiyorum.

Haberin Devamı

Günlerden çarşamba, okul yarım gün, genellikle çalışan annelerin çocuklarına ayırdıkları bir gün. Öğleden sonra, çalan telefonda babamın bizim için endişelenen sesi... Türkiye’den arıyor. Haberlerde duyduğu Paris’te Charlie Hebdo gazetesine yapılan saldırıdan bahsediyor. Satır aralarından ne olup bittiğini anlıyorum. Korkunç bir yürek sıkıntısı ve karın ağrısıyla televizyonun haber kanalını açıyorum ve günler sürecek ‘’nerede, nasıl, kim, ne zaman’’ çılgınlığının içine düşüyorum.

15 yıl önce Paris’e geldiğimde radyoda çalışmaya başlayıp, tanıştığım Fransız medyasının içinde, beni hep güldüren ve düşündüren, kimi zaman "biraz ileri gitmişler" dedirten Charlie Hebdo; satirik haftalık gazete. İki teröristin saldırısına uğramış, tam 12 kişiyi Paris’in göbeğinde öldürmüşler. Televizyonlar iki saldırganın sakin sakin arabalarına binerken, ‘’Allahu ekber’’ diye bağırışlarını gösteriyor. Ürperiyorum. Derginin diğer çalışanları binanın çatısına çıkmışlar ve ellerindeki telefonlarla sokakta olan biteni kaydediyorlar.

Haberin Devamı

Çarşamba akşamı kızım basketbol antrenmanından dönüyor. Henüz 8 yaşında, korkulu gözlerle radyoda duyduklarını anlatıyor ve küçük ağzından birçok endişeli soru dökülüyor. Anlamıyor, ‘’islamist’’, ‘’cihadist’’ diyor. Bir yandan bu bilmediği kelimeleri bana soruyor. Haberleri izlemek, bilmek, duymak istiyor. Herkes gibi o da merak ve endişe içinde… ‘’Anne bizim evimize gelirler mi ?’’ diye soruyor. Onu yatıştırmak için kelimeler arıyorum, zorlanıyorum. Yaşına uygun, onun anlayabileceği şekilde olan biteni anlatmayı beceremeyeceğimi fark ediyorum. Geçiştirmek için bir iki şey söylüyorum. Hiç kimsenin evimize gelemeyeceğini ekliyorum. Küçük bir çocuğun güven isteğiyle, yatışıyor kızım. Biraz olan biteni anlatmaya çabalıyorum.

Demokrasiden, düşünme ve düşündüklerimizi söyleme özgürlüğümüzden ve basının özgürlüğünden bahsediyorum. Bu kavramların bizim için ne kadar değerli olduklarını anlatırken ağlamaya başlıyorum. Neden ağladığımı soruyor. Anlatamıyorum. Gelecek için korktuğumu söyleyemiyorum. Böyle bir olayın nasıl ve hangi politik amaçlara alet edileceğini düşünmek bile istemiyorum. Neyse o akşam sancılı, acılı geçiyor. Kızım uyuyor.

Haberin Devamı

Sabah 8:15, evimizin arka sokağında küçük bir trafik kazası yaşanıyor. Kaza için orada olan genç bir polis memuresi, yoldan geçen üçüncü teröristin ilk kurbanı oluyor. Bir belediye görevlisi de ağır yaralanıyor. Ve dünün televizyonlarda izlenen terörü evimizin hemen yani başına geliyor. Çocuklar okullarda kapalı tutuluyor, bütün okul çıkışları ve aktiviteleri iptal ediliyor. Her yer polis, itfaiye araçlarıyla dolu, yollar kapalı. Akşam kızımı okuldan aldığımda, olup bitenden haberdar. Ölümlerden bahsediyor. Gece uykusu bölünüyor, tekrar uykuya dalamıyor, derken sabahı birlikte uyuyarak buluyoruz.

Bu olup biteni ona nasıl anlatmalı? Neyi nasıl açıklamalı? Onun sorularına nasıl cevaplar vermeli? Derken kendimi araştırmaların içinde buluyorum.

Haberin Devamı

21. yüzyıl için ‘’dayanışma’’ yüzyılı olacak diyen iyimserlerle ‘’dinler savaşı’’ göreceğiz diyen kötümser görüşler arasında nasıl ilerleyeceğiz?

Buldum...

11 Ocak Pazar günü ülkenin her köşesinde büyük mitingler, yürüyüşler yapıldı. İşte bu yürüyüşlere kızımla katıldım ve olan biteni yaşamasını, görmesini sağladım. O gün onun için tarihi bir gün oldu biliyorum…

Sonrasında yaşananlar sırasıyla gelecek. Her şey günden güne değişirken; bize, halka nasıl yansıdığını sizlerle paylaşacağım.