Evlilikte stres ve mutlu evlilikler

Yapılan tüm araştırmalar evlilikte yaşanan stresin, en az iş hayatında yaşanan stres kadar insanları etkilediğini ortaya koymuştur.

Haberin Devamı

Evlilikte sorun yaşayan çiftlerle konuşulduğunda neredeyse hepsi benzer sorunlardan söz ederler. Bahsedilen sorunların başında yer alan ise eşlerin birbirlerine olan ilgisizliği ve monotonluk. ‘Nasıl olsa evliyiz, nasıl olsa nikâhı bende’ tavrı tarafların birbirlerine olan saygılarını ve birbirlerinden beklentilerini de yaralar. Aynı şekilde kıskançlık, aşırı müdahaleci olma, birbirlerinin kariyerlerini engelleme, öfke, şiddet, cinsel sorunlar, ekonomik sıkıntılar, çocuklarla ilgili sorunlar, çocuk sahibi olamama, ailelerin etkisi, ailelerle beraber yaşamak, evdeki görev paylaşımı, birbirini kısıtlama, iletişimsizlik gibi birçok faktör eşler arasında anlaşamazlığa ve çatışmalara yol açar. Bütün bunlar ana başlıklar ama göz ardı edilen başka sıkıntılar da var. Bunlardan en önemlisi birbirlerinin mahremiyetine ve özel alanlarına saygı duymama halidir. Eşlerin birbirlerine ait özel eşyalarını kurcalamaları, çanta, cüzdan, bilgisayar ve cep telefonlarını karıştırmaları, mesajlarını okumak istemeleri sorunların arasında ilk sıralarda.

Haberin Devamı

Bu şekilde müdahaleler aslında karşı tarafa açıkça ‘ben sana güvenmiyorum’ demenin davranışsal yoludur. Güvenmediğiniz bir insanla hayatınızı sürdürmenizin ve evli kalmanızın da bir anlamı yoktur. Bir insan güvenmediği bir eşle hayatını nasıl sürdürebilir ki? Böyle bir ilişkiyi sürdürmek kendini kandırmak demektir.

Bir diğer sorun evlendikten sonra, öncesinde tanıyarak, severek evlendiğimiz insanları değiştirmeye çalışmamızdan kaynaklanır.

Giyiminden, oturup kalkmasına kadar, hayatının tüm alanlarına müdahale edip, kafamızda yarattığımız bir insan oluşturmaya çalışırız.

Oysa bizim evlendiğimiz insan bu yaratmaya çalıştığımız insan değil. İnsanları değişmeye zorlayarak, olmadıkları bir kişi haline sokmak, bir süre sonra sırf sevgisi nedeniyle ya da biz öyle istediğimiz için buna katlanan kişileri çıkmaza sokacaktır. Hiç kimseyi başkası gibi olmaya ve davranmaya zorlama hakkımız yok.

Aslında geniş açıdan bakıldığında bir hayatı paylaşmak için evlendiğimizin ve amacımızın zorluklara birlikte göğüs germek olduğunun farkında olarak yapılan evliliklerde mutlu olmamak için hiçbir neden yok. Eşler birbirine güven duyduğu sürece ve başkalarını evliliklerine karıştırmadığında her şey daha kolay yürüyecek. Aynı yatağı paylaştığımız, birlikte çocuk sahibi olduğumuz insana güvenmeyeceksek kime güveneceğiz? Gönül rahatlığıyla arkanızı döneceğiniz yegâne insan, hayatınızın tam orta yerine yerleştirdiğiniz eşiniz olmalıdır. Bir ömür sürdürmek üzere yola çıktığınız insanı olumsuz sözlerle inciterek, olur olmaz güvensizliklerle ve kıskançlıklarla bunaltarak ya da olmasını istediğiniz bir insana dönüştürmeye çalışarak nasıl mutlu olabilirsiniz?

Haberin Devamı

Demek ki mutluluk daha başka bir şey. Yola çıkarken doğru insanla çıkıyorsanız ve sen ben kavgasıyla hayatı birbirinize zindan etmiyorsanız mutlu bir evlilik sürdürmek emin olun zor değil.

Mutlu evlilik var mı?

Yapılan tüm araştırmalar evlilikte yaşanan stresin, en az iş hayatında yaşanan stres kadar insanları etkilediğini ortaya koymuştur. Stres hep söylediğimiz gibi hayat boyu karşı karşıya kalabileceğimiz bir durum. İnsanlar da evliliği ömür boyu mutlu olmak, bir hayatı beraber paylaşmak amacıyla yaparlar. Ancak bir süre sonra işler farklı gelişmeye başlar ve evlilikler mutsuzluklara dönüşür. Peki, ne oluyor ve aslında ne olmalı? Evlilik stres kaynağı olmaktan nasıl uzak tutulabilir ve evlilikte mutlu olmak nasıl gerçek olabilir?

Haberin Devamı

Mutlu evlilik kimine göre bir hayal, kimine göre gerçek. Ancak bütün evliliklerin mutlu olmak üzere başladığı da bir gerçek. Sevgiyle, aşkla evlenen kadınlar ve erkekler bir süre sonra mutsuz insanlar haline gelebiliyorlar. Evliliğe başlarken var olan ama zamanla kaybettiğimiz bir şey var demek ki, kaybettiğimiz o şey, bütün hayatın tadını kaçırıp, sevdiğimiz insana eskisi gibi sevgiyle yaklaşmamızın önüne geçebiliyor. Kaybettiğimiz nedir?

Kimine göre sevgi, kimine göre aşk, huzur, güven, saygı. Adı ne olursa olsun kaybedilen şeyleri daha baştan elimizde tutmayı başarabilirsek, mutlu evlilikten bahsedebiliriz.

Bazı uzmanlara göre aşkın ömrü üç yıl. Daha fazla sürmeyeceğini iddia ediyorlar. Belki o ilk iç kıpırtıları, o heyecanlar, dünyanın sekizinci harikasına bakar gibi hayran hayran birbirini süzmeler biter ama aşkın biteceğini iddia ederken bu kadar kesin yargılarda bulunmak da çok doğru olmaz. Belki aşk kavram olarak nitelik değiştirir. Ama içerik aynı kalır. Gerçekten aşk varsa saygı da vardır, ilgi de vardır, sahiplenme de vardır ve bunları yok ettiğinizde geriye zaten ilişki adına da bir şey kalmaz. Aşkın ömrünü tayin ederken, hâlâ birbirine deli gibi aşık olan 40-50 yılı devirmiş ilişkileri nereye koyacağız? Ya da aşktan deli divane olarak birlikte olan ve 3 ay sonra birbirlerine sırtını dönüp giden insanların aşkını nasıl yorumlayacağız?

Haberin Devamı

Aslında bütün mesele ayrıntılarda gizli. Evlilikte mutluluk için ayrıntılar çok önemli.

Yazar Pearl Buck’ın çok güzel bir sözü vardır:’Sevgi, sadece büyümesi durduğunda yok olur.’

Evlenirken var olan bütün güzel şeyler için, onları kaybetmemek için ve hatta daha da büyütmek için uğraşacağız.

Evlilikte nelere dikkat etmemiz gerektiğine dair bazı ipuçları da önümüzdeki yazımın konusu olsun.

Sevgilerimle... 

Yazarın Tüm Yazıları