Şenay Tanrıvermiş
Şenay Tanrıvermiş
Şenay Tanrıvermiş

Ramazana özel stand-upçı hocalar

Bakıyorsun stüdyo seyircisi de sallana sallana ağlıyor. Artık korkudan mı, anlamadığından mı, erişilmez ulvi ve derun hissiyatından mı ya da herkesin ağlamasına mı, tahmin etmez zor!

Haberin Devamı

Cüppeli, cüppesiz, sarıklı, şapkalı, dağınık saçlı başlı, kelli felli olmak üzere her kanalda farklı, yeni ve eski hocalar ramazana özel ekranlardalar ve çoğu resmen stand-up tadında şovlarla akıllara durgunluk veriyor.

Kendini yaşam koçu zannedenler, beslenme uzmanı takılanlar, siyasi liderlere özenenler, tiyatrocu gibi tüm sahneyi kullananlar, arada ilahi patlatıp sesini de gösterenler ‘günah nedir sevap nedir’ öğretiyorlar. Bir türlü çözülemeyen ‘Ramazan’da sakız çiğnemek orucu bozar mı’ sorunsalını masaya yatırıyorlar ve nasıl transa giriyorlar, kriz geçiriyorlar, kendilerinden geçip alemlere dalıp tekrar aramıza dönüyorlar, İNANILMAZ. Yani böylelerine ve böyle üretilen/tüketilen dine de inanılmaz!

Öyle bir kafaları var ki aya yolculuk yapıp, denizlerin altında üstünde binlerce fersah gidip, geleceğe dönüp, geçmişi turlayıp stüdyoda programa devam ediyorlar. Nasıl güzel ramazan özel ve güzel kafası ki, kafayı kırıp karpuz gibi dilim dilim okuyup üflüyorlar sevabına!

Haberin Devamı

Ramazan özel programları dine özel olarak hakaret, inanca taciz ve her türlü temiz duyguya çamur sıçratan içerikleriyle delirtiyor resmen.

Dini kuralların herkesi bağlaması gerektiği yanılgısını aşıp dayatma haline gelmesi de normal sayılıyor çoktandır. Ne kadar katı, kesin, net ve ısrarcı olunursa o kadar makbul sayılıyor. Sorgulamak ne demek yahu, Allah korusun ve tövbe tövbe illa ki!

Stüdyolarda fona acılı arabesk müziği döşeyip, sesine ekolar verilen ve hocalığı nereden tescilli olduğu belirsiz bir takım adamlar inleye inleye konuşunca içerik otomatikman dini oluyor. Pes ve teslim olmaktan başka da alternatif sunulmuyor evlerden uzak! Örneğin adamın biri Hz Ömer’in bir anısını anlatıyor ve anının içeriğinde göz yaşartıcı bir şey yok ama hikayeye girmeden önce bir ağlıyor, sonra inliyor, daha sonra kafasını sağa sola sallıyor. Ondan sonra öne arkaya yaylanarak konuya girdiğinde seyirciyi artık moda sokmuş oluyor.

Bakıyorsun stüdyo seyircisi de sallana sallana ağlıyor. Artık korkudan mı, anlamadığından mı, erişilmez ulvi ve derun hissiyatından mı ya da herkesin ağlamasına mı, tahmin etmez zor! Hep bir bilinmezlik, anlaşılmaz derinlikler iması, erişilmesi imkansız insanlık örnekleriyle kendini aciz, zavallı ve çaresiz bir böcek gibi hissettiren söylemler sayesinde seyirci iyice helak oluyor.

Haberin Devamı

Duygusal gelgitler, hezeyanlar yaşatan hocalar çoğunlukla çare olarak tam itaat bekliyorlar. Öcülerle korkutulan çocuklardan farksız yığınlar… Şimdi bu şekilde duygusal ve düşünce olarak arınmak mümkün mü derseniz, televizyonlar da ramazana özel mümkün görünüyor.

Ne de olsa televizyon ve kanalların teknik ekipleri sayesinde imkansız başarılıyor. Çünkü arkada hızlandırılmış çiçekler açtırılıp kapatılıyor, akarsular tersine aktırılıyor, camiler ve milyonlarca secde eden kafalar görülüyor ve görüntülere Arapça dualar ve çok fena acıklı ilahiler eşlik ediyor. Haliyle anlamadıkça daha da hikmetinden sual edilemiyor.

Ben de bir tvkolog olarak ramazan özel duamı ediyorum, kabul eyle yarabbi; Ey Allah'ım, ramazanı kendine alet edenleri ve en basit gündelik cümleleri ağdalı, ahenkli, salyalı sümüklü okuyanları ve bunu ibadet sayanları affet! Pardon affetme, çıtır çıtır yak!