Şenay Tanrıvermiş
Şenay Tanrıvermiş
Şenay Tanrıvermiş

Para paramparça ederken Hazal selfie çekerse haklı mıdır?

Bugünün insanı vitrinlerin, reklamların ve bankaların teklifleriyle kuşatılmışken duygular dünyası çoktan demode ve nostaljiktir.

Haberin Devamı

Para paramparça etmez mi? Eder eder hem de parçaları bile para eder ya da kemikler bile para etmez bazen!

Doğumda karışan Cansu ve Hazal her açıdan birbirinin hakkını yiyen ve bir gün bu adaletsizliğin bitebileceğini müjdeleyen iki dizi karakteri olarak seyirciye de ümitler vaat eder elbette. Herkesin önünden geçerken içine bakmayı bile hak görmediği sarayların sahibi herkes olabilir, olmalıdır değil mi? Doğarken içine düşülen eşitsiz şartlar kimsenin seçimi değildir, değil mi? Seçim hakkı verilse kim gerçekten sevgi dolu fakir anneyi kim dünya nimetlerini önünüze seren güçlü ve soğuk anneyi tercih eder acaba? Gülseren mi Dilara mı olsun anneniz sorusuna kim gerçekten Gülseren diyebilir? Gönül Gülseren demek istese de denilemez değil mi?

Haberin Devamı

Ne de olsa zaman artık sevgi veren değil marka alan ailelerin elindedir. Paramparça’nın iki genç kızı markalar üzerinden kişiliksizleşmeyi hak iddia ederse ve bunun sonuna kadar doğru olduğu bilinirse değersizlik anlam ve önem arz eder elbette. İşte o zaman annelik, babalık ve kardeşlik gibi kan bağları bile satılabilir. Biri diğerinin hayatını yaşayan iki gencin koşulları ikisini de suçlu, borçlu ve çirkin çıkarabilir.

Hazal yalının geciken sahibi olarak gelip odaları dolaşırken kendi çocukluğunun geçtiği yoksul ev iyice küçülür, kirlenir ve günah yuvasına dönüşür. Mahalleye zengin biri taşınınca herkesin aniden ve hızla yoksullaşması gibi! Yani çocukluğun geçtiği fukara odaların yalınlığı iyi, temiz ve güzel anılar yerine zavallı, aciz ve yanlış bir yaşamı işaret eder artık. Hazal markasızlığını işaret eden her sembole düşman kesilir. İçinde sevgi ve saygı barındıran bir apartman dairesi zorluk ve haksızlık dolu hapishaneleri geçer. Göz görmeyince gönül alışır dönemleri çoktan geçmiştir, çünkü günümüz herkesin gördüğü, herkesin devamlı gösterdiği lüks ve konforlu yaşamların gölgesinde ışıksız ve hep yetersizdir. Ama bir de Hazal gibi gidip görünce iyi dayanılmaz bir isyankarlığı haklı çıkarır.

Bugünün insanı vitrinlerin, reklamların ve bankaların teklifleriyle kuşatılmışken duygular dünyası çoktan demode ve nostaljiktir. Romantik bile sayılmaz! İşte bu yüzden Hazal haklıdır. Asıl zenginlik markaların sembolleri olarak kişiliklerin tanıtımları gibi üzerlerimizdeki logolardır. Anne bile anneliğini veremediği sütünde değil giydiremediği etikette arar. Aramazsa duyarsızlık, sorumsuzluk ve ilgisizlikle yükümlüdür. Hayat her zamankinden sanki biraz daha zordur ve çaresi vitrindekileri evlerinin içine dolduranlardır. Evini vitrine ve kendini mankene çevirenin bir yeri olabilir hayatta. Laf ebeliğiyle, sıcak bir sarılmayla ve emekle güzellik olmaz. Zorla güzellik olur artık, yeter ki para olsun!

Haberin Devamı

Dolayısıyla arka sokaklar yalıları tüm zamanlardan daha fazla dikizlemekte ve haliyle çok özlemektedir. Çünkü dönem selfieler, instagramlar, facebooklar aracılığıyla var olmaktır. Hazal’ın yalı da çektiği selfielere kızanların kaç tanesi aynısını yapmaz ki?
Kendi varlığımıza anlam ve değer katsın diye olmadık pozisyonlar da ve en çok ait ve sahip olmadığımız yerler de çektiğimiz, sonra tüm dünyaya yayınlamaya çalıştığımız benliğimiz paramparça değil mi?