Şenay Tanrıvermiş
Şenay Tanrıvermiş
Şenay Tanrıvermiş

Çocuk giysileri giyen büyükler

Çocukların büyükler gibi büyüklerin de çocuklar gibi giyindiğinin farkında mısınız? Bu durum moda dünyasında çoktandır gözlenen bir gelişme, ancak buna gelişme yerine tüketim endüstrisinin yarattığı tektipleşme desek daha doğru olur galiba.

Haberin Devamı

Çocukların büyükler gibi büyüklerin de çocuklar gibi giyindiğinin farkında mısınız? Bu durum moda dünyasında çoktandır gözlenen bir gelişme, ancak buna gelişme yerine tüketim endüstrisinin yarattığı tektipleşme desek daha doğru olur galiba.

Çocuklar büyükler gibi giyinerek çocukluklarından da oluyorlar biraz. Zaten artık çok fazla parkta, bahçede, kırda oynayamıyorlar; zira kenesi, biti, piresi, kıllısı kılsızı, hırlısı hırsızı, bin çeşit sapığı, manyağı, katili var. En iyisi evde oturarak bilgisayarda çocuk oyunları oynamak, televizyonda bin çeşit çocuk kanallarından birini seçmek ve sadece ekran karşısında değil hayata da seyirci kalmak. Yaşamda rol almak her zamankinden çok daha tehlikeli bir hal aldı maalesef. Tüm bu ekranlara bakarken en çok izlenen yapımlar ise tekrar tekrar ve belli aralıklarla yinelenerek bir daha bir daha önümüze konan reklamlardır.

Haberin Devamı

Reklamlar üzerinden ne denli aynılaştığımızı elbette fark ediyorsunuzdur. Uçsuz bucaksız reklam evreni içinde kendimize, kendimizden özgü hiçbir akıl, fikir, mantık kalmadığı gerçeği ve sonsuz zararlarıyla yüzleşmeliyiz galiba.

Çocuklarımızın sokaklardaki oyun mekanlarını kaybetmesi, en azından kısıtlanması ve daraltması nedeniyle ekran bağımlısı oldukları gerçeği teknolojinin de hızlı gelişimiyle engellenemez bir gerçeklik olarak yaşamımıza yerleşti. Oyuncakları da tamamen değişen çocuklarımız için en eğlenceli objeler anne babaların cep telefonları vb sanal dünya eğlenceleri sunan eşyalardır.

Konu çok geniş ve engin denizlere sığmayıp taşacak kadar çok kollu, bol ayaklı ve ayakları taraklı bir mesele. Dolayısıyla tekrar en baştaki benzer giyinme tuhaflığına dönmek istiyorum.

Artık çocukların yetişkinler gibi giyindiği gibi, yetişkinlerin de çocuklar gibi kıyafetler tercih ettiği kolayca gözlenebiliyor. Mahallesi elinden giden çocuğun en yakın ve iyi arkadaşları da yine ebeveynler olarak değişti. Televizyon ve günümüzün diğer ekranlarından bombardıman halinde saldıran reklamlar sadece toplumun farklı etnik, sosyolojik, ideolojik kökenli insanlarını birbirinin aynısı yapmakla kalmadı. Aile içi hiyerarşik yapıyı, yaş farkını ve buna bağlı işleyen ilişkiler düzeni tamamen değişti. Örneğin artık babalarla oğulların bir örnek şortlar, tişörtler, ayakkabılar giymesi ve bazı markaların adeta temsilciliğini yapması hayatın içinde ideolojik bir duruş olarak algılanabiliyor.

Haberin Devamı

Reklamlar aracılığıyla öğretilen yeni ilişkiler düzeneğinde belli marka kıyafetlerin sunduğu yaşam tarzlarının içinde ailece sucuk, sosis vs yemek mutluluk tablosudur mesela. Buna küçük yaşta inandırılan çocuklar erkenden tüketici olarak büyütülüyorlar ve maalesef belli bir yaşta takılıp kalan tüketim toplumu yetişkinleri çok fazla olgunlaşamadan yaşlanıyorlar. Örneği genişletecek olursak baba, oğul ve dedenin neredeyse aynı denebilecek benzer kıyafetler içinde kutladıkları Babalar Günü reklamlarına mahsur kalan büyükler ve çocuklar kendilerini benzer pozlar verirken anlık bir mutluluk ve gerçek bir paylaşım yaşarlar mı çok şüphelidir. Bu reklamvari pozları sosyal medya da paylaştıklarında ve beğenildiklerinde çok daha tatminkar duygular içindedirler. Çünkü bilinçaltı resimlerden birkaçı gerçekleşmiş, afişe edilmiş ve beğenilmiştir.

Haberin Devamı

Günümüzde popüler kültürün bireyleri tektipleştirdiği, insanların chat ve cep mesajlarıyla yalnızlıklarını tıklayarak kırmaya çalıştığı, çocukların erkenden kocaman olduğu ve kocaman yetişkinlerin küçücük gerçek dokunuşlara hasret kaldığı bir dönemdeyiz. Bu kaotik yazımın asıl amacına dönüyorum; Mümkün oldukça çocuklarınıza reklamlardan uzak ve gerçek bir yaşam sunmaya çalışmanızı ve bunu çok önemsemenizi hatırlatmak istiyorum.

Yazdıklarımı hepiniz elbette biliyorsunuz ve reklamlardan kaçmanın imkansızlığı da çok aşikar ama işte yine de elimizden geldiğince en azından eleştirel bir bakış açısı sunmaya çalışabiliriz sanki. Çünkü yaz akşamlarının bahçelerinden taşan cıvıl cıvıl çocuk sesleri yerine bilgisayar ekranı başına kilitlenmiş mekanik tık tık sesleri yapayalnız çocukluğun acı resmidir ne yazık ki!