Özlen Çopuroğlu
Özlen Çopuroğlu
Özlen Çopuroğlu

Anneler ölünce...

Canım annem, sana bu mektubu sadece seni hiç unutmadığımı ve hala çok sevdiğimi söylemek için yazmak istedim. Annesizliğe alıştım, artık benim için çok bildik bir duygu, yaşaması ve katlanılması kolay ama alışması zor bir duygu.

Haberin Devamı

Canım annem,

Sana bu mektubu sadece seni hiç unutmadığımı ve hala çok sevdiğimi söylemek için yazmak istedim.

Annesizliğe alıştım, artık benim için çok bildik bir duygu, yaşaması ve katlanılması kolay ama alışması zor bir duygu.

Bazen kendi kendime şaşırdığım zamanlar da olmuyor değil. Aylar, yıllar geçse de hiç beklemediğin anda seni özler olmak, çok görmek istemek ve çok üzülmek sıklıkla yaşadığım bir hal.

Seni en çok ya sevinçli olduğumda ya da üzüntülü olduğumda özlüyorum.

“Ahh olsan da, başımı şöyle sana dayasam da, sırtımı bir sıvazlasan…” dediğim çok oluyor.

Aklıma her gün geliyor musun?

Gelmiyorsun...

Ama göz temasım hep seninle. Sabahları uyandığımda başucumda ilk seni görüyorum. İş yerimde masamda hep fotoğrafın karşımda, bana aldığın nazar boncuğu ve kalpler de masamda.

Haberin Devamı

Kalplerin tılsımlı olduğuna bile inanıyorum kendimce. Biliyorum ki sadece camlar ama olsun, tılsımlı olup beni koruduklarını düşünmek hoşuma gidiyor, sanki sahip çıkıyorlar gibi geliyor. Gülüyorsun, “Olur mu hiç öyle saçma şey” diye. E, olmaz tabii ama anneler ölünce her şey oluyor.

Keşke, “Anneler ölümsüz olsaydı” diyecek kadar bile hayalci oluyor insan. İki çocuklu kocaman kadın da olsan, oluyor işte, her şey oluyor anneler ölünce.

İki çocuklu deyince artık bir de Ali’miz oldu sen yokken. Ayaklandı, artık boyu dizime geliyor, her şeye de yetişiyor.

   Anneler ölünce...

   İlk torununa yaptığın, öğrettiğin her şeyi ona yapıyorum, uyguluyorum. Sözlerin kulağıma küpe, inan hiç sözünden çıkmıyorum.
Sekiz aylık. Her şeyi yer oldu. Sabahları uyanınca hemen üstüne yeleğini giydiriyorum, ayaklarını hep sıcak tutuyorum ama biraz eserekli o da. Ssoğuk seviyor benim gibi, fazla sarınıp sarmalanmaya gelmiyor. Dediğin gibi yapıyorum kat kat giydirmiyorum. Kar, kış, yağmur, çamur demeden her gün temiz hava alıyor, dışarıda dolaşıyor, yağmuru da görüyor çamuru da. Hatta dün ilk karını gördü bile anne. İşte tam o gün sana getirdim çocukları ama yolların kapanmıştı kardan. En sevdiğin yeni yıl çiçeği olan kokina almıştık sana, arabada duruyor hala. Yollar açıldı, bugün yarın getireceğim sana.

Haberin Devamı

Sonra en sevdiği oyuncaklar saçı olanlar, saç çeksin bayılıyor. Biraz kızıyorum ama öğrenecek tabii çok yakında.

     Anneler ölünce...

     Babası ilk oyuncağını aldı, bir minik yeşil arabası var. Bir başına o arabasıyla yerde dakikalarca oynayabiliyor. Suyu sanki sen öğretmişsin gibi bu da bardaktan içiyor, sevmiyor o plastik su kaplarını. Susayınca ağzını öyle şapırdatıyor ki görme.

En sevdiği şey banyo yapmak, bıraksan suyun içinde yaşayacak. Ev ahalisinin en sevdiği şey ona banyo yaptırmak.

İki torunun da hem balık burcu hem de su kuşu oldu anlayacağın.

Mandalina, ıspanak, balık, yeşil mercimek en sevdikleri. Aslında her şeyi seviyor ya hadi neyse.

Haberin Devamı

İki kardeş birbirinin gözünün içine bir bakıyorlar ki anne, o canımsın benim sen bakışını görünce, off diyorum bu bakış bir ömre bedel.

Herkes iyi, dünya bildiğin gibi, gelenler, gidenler pek değişen bir şey yok.

Ben...

Ben de iyiyim anne. Daha iyi olacağım.

Bugün yeni yıl için iki mektup daha yazdım, Lara ile Ali’ye. Attım senin tahta kutunun içine. Senin bana yaptığın gibi yapıyorum, aklıma geldikçe yazıp saklıyorum.

“Annen yok diye üzülüyor musun?” dedi Lara geçen gün.

“Üzülüyorum tabii” dedim.

Çoçuk işte, sordukça sorası geliyor.

Bu sefer sordu yine: “Peki ağlıyor musun?”

“Ağlamıyorum” dedim.

Siz varsınız, ağlamıyorum, ağlayıp kendimi de sizi de üzmek istemiyorum çünkü ağlamanın faydası yok. 

Hak verir gibi baktı.

Haberin Devamı

Hiç arkana bakmadan yürümek gibi aslında annesizlik. Arkana bakınca düşecek gibi oluyorsun.

Hani annen göz ucuyla bakar sana, hep bir yerden düşersin de kalkmanı bekler hani, “Aferin yooook bir şeyyy. Bak gördün mü acımadı ki” der. Canının acımadığına inandırır seni, o kadar sükunet ve sakinlik içinde görünce anneni, kendine güvenin gelir canın yansa bile, inanırsın sen de canın acımadığına, hiçbir şey olmadığına...

Ya hiç ağlamazsın ya da gülmeye bile başlarsın. Oyununa kaldığın yerden devam edersin.

İşte anneler ölünce de öyledir.

İçinde hep o acımadı ki duygusuyla büyürsün, hayatına oradan devam edersin artık.

“Hiç acımadı ki” diye diye...

Güzel uyu anne...

Mutlu yıllar bana.