Nuray Kentli Caner
Nuray Kentli Caner
Nuray Kentli Caner

Herkes çocuk sahibi olmalı mı?

Trafikte birisi yanlış sollama yaptıysa ceza bile yazdırabiliyorsunuz ama sokakta zarar gören çocuğu, kusurlu anne babayı ne durdurabiliyorsunuz ne de birine şikayet edebiliyorsunuz.

Haberin Devamı

Geçtiğimiz hafta sonu konusu “çocuk” olan birkaç tane trajik olay üst üste geldi; daha doğrusu benim üstüme geldi ve ister istemez “Herkes çocuk sahibi olmalı mı?” sorusu yine önüme düştü. Bir tarafta hamileyken kanseri nüksetmiş ve bebeğini kucağına aldıktan çok kısa bir süre sonra hayatını kaybetmiş bir anne ve 16 ay boyunca üvey anne ile büyüyen o bebeğin banyoda geçirdiği saçma kaza sonucu hayatını kaybetmesi, diğer yandan trafikte ilerlerken elini tuttukları 3 yaşlarındaki çocuklarına aldırmadan sokakta birbirini tartaklayan bir anne-baba ve çekiştirilen o güzelim erkek çocuğunun çaresiz ve sessiz gözyaşları, öte yandan tamamen doktor ihmalinden ve ailenin cehaletinden hayatını işitme engelli olarak geçirmek zorunda kalacak güzelim bir kız çocuğu...

Haberin Devamı

Bu hikayelerin hiçbirinde ne aileyi ne de bebekleri birebir tanımıyorum; hepsi bana aktarılmış olan hikayeler ama öyle içselleştirdim ki sürekli o küçük insanların çaresizliğini düşünüyorum ve birçok şeyin ehliyeti, lisansı varken üremenin bu kadar şuursuz ve kontrolsüz olmasına, onu da geçtim dünyaya gelen ve aslında topluma ait olan bu çocukların aileleri dışında hiç kimsenin koruması altında olmamasına çok içerliyorum.

Medeni toplumlarda bireyin önemi yerleştiği için o bireye gelecek zararı hem devlet hem de toplumun tamamı sahipleniyor. Buna göre mekanizmalar oluşturuluyor; anne-baba sırf dünyaya getirdi diye çocuğu tartaklayamıyor ya da karı-koca anlaşamıyor ve huzurlu bir ev ortamı sağlayamıyorsa birileri “Hop kardeşim kendine gel yoksa çocuğunu elinden alırım“ diyebiliyor. Bizde ise imam nikahlı annelerden her imkanı olup da huzuru bir türlü bulamayan sevgisiz ebeveynlere kadar “Bir dur bakalım” diyemiyoruz. Burada bahsettiğim devlet çocuklara el koysun gibi tamamen faşist bir yaklaşım değil; sadece her çocuk sahibi olmaya karar veren kadın ve erkeğin biraz daha bilinçli yaklaşması ve kendilerinden öte bir mekanizmanın olduğunu hissetmesi için kanun kural konulması. Trafikte fahri müfettiş olabiliyorsunuz; birisi yanlış sollama yaptıysa ceza bile yazdırabiliyorsunuz ama sokakta zarar gören çocuğu, kusurlu anne babayı ne durdurabiliyorsunuz ne de birine şikayet edebiliyorsunuz. Böyle olunca da ormandaki düzenden bir adım öteye gidemiyoruz, ki hayatta kalma dışında hiçbir şey için birbirlerine zarar verme içgüdüleri olmayan varlıklar oldukları için hayvanlar arasında daha az sorun olduğuna da eminim. İnsan ise çok daha karmaşık...

Haberin Devamı

Aile Bakanlığımızın bu konuyu gündeme alması ne kadar güzel olurdu; malum adı artık ‘Kadın’ değil ‘Aile ve Sosyal Politikalar’ yani toplumun en küçük kurumu olan ailenin bekası ve bunu sosyal olarak destekleyecek politikalar üretilmesi. Aile olmak için de mutlaka çocuk olması gerekiyor, yani kadınları koruyamıyorsak bari çocukları koruyalım.

2014’te bununla ilgili somut bir öneri olsa, hepimizin içi biraz olsun rahatlasa. Biz şanslı anneler kendi çocuklarımızı mümkün olduğunca pamuklar içinde büyütüyoruz ama yaşayacakları toplumu şekillendiremezsek mutlu olmalarını sağlamamız mümkün değil; çok dil öğretip dünyalı çocuklar yetiştirmek de çözüm değil çünkü kökleri hep burada olacak ve onlar bu ülkenin dışında hep göçmen kalacaklar.