Nuran Çakmakçı
Nuran Çakmakçı
Nuran Çakmakçı

Veli toplantısı

Geçtiğimiz günlerde bizim ergen irisinin veli toplantısına katıldım. Çok uzun zaman olmuştu böyle uzun kuyruklarla öğretmen önünde sıraya girmemiştim.

Haberin Devamı

Geçtiğimiz günlerde bizim ergen irisinin veli toplantısına katıldım. Çok uzun zaman olmuştu böyle uzun kuyruklarla öğretmen önünde sıraya girmemiştim. Veliler kapıda bekliyor, sırası gelen öğretmenin önüne oturuyor. Dışarda bekleyenler sabırsız, kimi söyleniyor, kimi sıranın kendisine de geleceğini bildiğinden sakin sakin bekliyor. Beni sorarsanız öğretmenlerin söyleyeceklerini merakla bekliyorum. Malum bizimki liseli oldu, pek havalı. Hoş birçok sorunla boğuşarak, yaz tatili yaşamadan, travmalarla yeni bir yıla başladık ama doğrusu uyum sağlamada da pek sorun yaşamadık. Okulumuz bu konuda bize çok destek oldu. Sınıfta ona göre düzen kuruldu, tuvaleti bile ona göre dizayn edildi. Neyse biz dönelim veli toplantısına. Bendeniz sırada beklerken kafamda hangi öğretmen acaba ne söyleyecek; bizimki malum haylaz, biraz da interaktif. Bütün bunlar güzel de, sınıfta olunca sorun oluyor doğal olarak. Bütün bunlar kafamda dolaşırken öğretmenlerin yanında çıkan veliler, kızgın kızgın söyleniyorlar, “Ödev yapmamak ne demek? Ödev yapmıyormuş, bana da yaptığını söylüyordu” diyorlar. Bir baktım onlara yenileri ekleniyor. Hatta bir ara kapı önünde bu konuda kulis bile oluştu. Çocuklara “vurun abalıya” tarzı çekiştirmeler başladı. Dayanamadım. Araya girdim ve onlara şu soruyu sordum, “Hanginizi şu sınıflara koysam 40 dakika boyunca nefes almadan oturabilir, size bir şey anlatanı dinleyebilirsiniz?” dedim. Ezberleri bozuldu. Bilmiyorlar ki, biraz sonra çıkacağım öğretmenin karşısında prova yapıyorum. Ama bir yandan da gerçek düşüncelerimi paylaşıyorum.

Haberin Devamı

Dünya, eğitimin geleceğini konuşuyor

Katıldığım bütün ulusal, uluslararası toplantılarda çocukları okulda tutmanın yolları, yöntemleri konuşuluyor. Sevgili anneler, babalar, eğitimciler hakikaten okullar artık sıkıcı olmaya başlamış bizim çocuklarımız, torunlarımız için. Bizler kalıyorduk, oturuyorduk o sıralarda çünkü etrafta çeldiricilerimiz çok değildi ve çocuklarımız kadar özgür ve rahat yetişmedik. Geriye dönüp bizim o sıralarda oturduğumuz anlara bakalım. Elimizde bir televizyon vardı. Onun da başında anne babalar oturur, bizlerin pek de sözü geçmezdi, arada kalan zamanlarda seyredebilirsek ne ala. Ama çocuklarımıza bakın. Ellerinde playstation’lar, tabletler, cep telefonları, internet denilen başka bir dünya. Böylesine interaktif bir halde etrafı seyretmeye alışmış bir gençliği 40 dakika boyunca içinde türevlerin, integrallerin olduğu bir dersi dinlemeye nasıl ikna edebilirsiniz? Hadi bırakın hocalar dinletti, evde ödevlerini nasıl yaptırabilirsiniz?

Haberin Devamı

İşin diğer yönü biz itaatkar çocuklarken, onlar özgür nesil olarak yetiştiler. Anne babalarımızdan otorite ile terbiye alan bizler, çocuklarımız bizim yaşadıklarımızı yaşamasın diye rahat bırakmadık mı? Aman o yorulmasın biz yapalım, aman o beceremiz biz hallediriz diye her şeye biz koşturmadık mı? Şimdi derse gelince niye onlara kızıyoruz ki!

Bana göre okulların şekli de, öğrenmenin yöntemi de değişmeli. Bu çocuklar için daha cazip imkanlar sunulmalı. Tarzlar, yöntemler farklılaşmalı. Daha hareketli, daha interaktif sınıf modelleri oluşturulmalı. Z kuşağına uygun bir eğitim modeli yapılandırılmalı.

Diyeceksiniz ki dünyada bu konuda bir adım atıldı mı? Henüz atılmadı ama çalışmalar sürüyor. Önümüzdeki yıllarda eminim çocuk ve gençlere daha cazip imkanlar sunacak modeller geliştirilecek.