Nuran Çakmakçı
Nuran Çakmakçı
Nuran Çakmakçı

Erkek çocuk büyütmek

Özenle büyütülen, masum bir kızın bir içgüdülerine yenik düşmüş bir hayvanın beyni değil kaslarının çalıştığını oğlum da akranları da gördü.

Haberin Devamı

Bir erkek annesi olarak oldum olası cinsiyetçi ayrımcılığa hep karşı çıktım. Kız lisesinde okumama rağmen kızlar kadar erkek arkadaşlarım da oldu. Şimdi oğlumun en yakın arkadaşlarından biri kız. Ama öyle sevgili filan değil, arkadaş, dostu, hatta “kardeşim” dediği biri.

Çünkü, ne babası, ne de ben onu erkek egemen toplumda erkek rolleriyle büyütmedik. Herkesin insan olduğunu, ayrımcılık yapmaması gerektiğini öğrettik. Babası evde kadın erkek rolleri bürünmeden yaşayan biri olduğundan, evde kim ne yapabilirse yaptığından, kadının işi, erkeğin işi diye ayırmadığından bu anlamda örnek oldu.

Ama eğitimi, kültürü ne olursa olsun “erkek adamsın” diye sırtı sıvazlanıp, bizzat ebeveynleri tarafından şiddete özendirilen çocuklara “vurdu mu yıkacaksın” tabirleri kullanan pek çok kişi ile tanıştık, bir arada olduk. Bu yönlerini anladığımızda o insanlardan uzaklaştık, çocuğumuza kötü örnek olmalarından korktuk, onların tavırlarından rahatsız olduk.

Haberin Devamı

Onların tersine oğluma hep “beyni olmayanın kasları çalışır” lafını neredeyse ezberlettik. Birine çok kızdığında, kendisine yanlış bir şey yapıldığında kasları ile değil de beyni ile, zekasıyla o problemi çözmesi gerektiğini telkin ettik. Oldum olası şiddete, cinsiyetçi söylemlere ailece karşı çıktık.

Ama oğlumu bu toplumda yine kaygıyla büyüttük. Başına geleceklerden endişelendik. Etrafımdakiler “aman erkek ne olacak” dediklerinde dudak büktük. Etrafa baktıkça birbirine kötü davranan, şiddet eğilimi olan, bencilleşen, yozlaşan insanların sayısının arttığını görmezden gelmedik.

Her adımında ona hissettirmeden, nerede olduğu konusunda bize bilgi vermesini istedik. Kendisini koruması, vücuduna yabancı hiç kimsenin dokunmaması gerektiğini daha çok küçük yaşlarda ona aktardık.

6’ıncı sınıfa kadar ona cep telefonu almadım. Doğrusu ihtiyaç da duymadı. Çünkü, ev dışındaki zamanlarda okulda ya da evdeydi, bunun dışında mutlaka yanında bir yetişkin vardı. Ama TEOG sürecine başlayınca ve dershaneye ara ara gidince ister istemez yanına telefon almaya başladı.

Haberin Devamı

Biraz büyüyünce tek başına taksiye binmesi gerektiği zaman taksinin plakasını önce bana atıp, sonra yoluna devam etmeyi alışkanlık haline getirdi. Arkadaşlarımdan yıllarca korkunç hikayeler duyduğumdan yol boyunca güzergahı dışına çıkmamayı anlattım.

Arkadaşlarıyla bir arada olsa da, sinemaya gitse de nerede olduğunu bildirmesini, bizden asla bir şey saklamaması gerektiğini anne baba olarak aktarmaya çalıştık. Oğlum bütün bunları anlamsız bulurdu. Bazen kaygılarımla dalga bile geçerdi.

Taa ki geçen haftaya kadar. Özgecan’ın yaşadıkları arkadaşlarını olduğu kadar onu da çok etkiledi.

Maalesef o zaman bizim kaygılarımızı anladı. Ona güvendiğimizi ama etrafta insan kılıklı bir sürü hayvanın olduğunu algıladı.

Haberin Devamı

Ailece içimiz yandı, yanıyor… Özenle büyütülen, masum bir kızın bir içgüdülerine yenik düşmüş bir hayvanın beyni değil kaslarının çalıştığını oğlum da akranları da gördü. Liseliler olarak en azından onun arkadaş grubu bu konuda fikir birliği etmişler. Kadınlara farklı bakan, erkekliği ile övünen birilerini etrafında barındırmayacaklar.

Özgecan hunharca katledildi, Allah ailesine, yakınlarına, arkadaşlarına, sevdiklerine sabır versin… Bir melek olarak umarım o son yaşadığı günü gittiği yerde hatırlamaz, hissetmez, acı çekmez…