Nuran Çakmakçı
Nuran Çakmakçı
Nuran Çakmakçı

Çocuğu konuşturmak

Kimi zaman gülüyor, kimi zaman üzülüyor, birbirimize sarılıyoruz. Bazen ağlayarak odadan çıkıyoruz.

Haberin Devamı

Erkek çocukları kızlar gibi sürekli bir şey anlatıp, yaşadıklarını aktarmayı sevmez. Okul başladığı zaman dört gözle beklediğiniz oğlunuzun o akşam çenesinin düşeceğini sanıyorsanız yanılırsınız.

İlk gününü nasıl geçirdi, neler yaptı, öğretmeni ile anlaştı mı, arkadaşlarını tanıdı mı gibi soruların yanıtını beklemeyin, alamazsınız. Ne kadar zorlasanız da, tuzaklar da kursanız da karşınızda bir duvara çarparsınız.

Ben bu sorunla ilk kez oğlumu bakıcılara bıraktığımda karşılaştım. Tanıdığım, bildiğim birine emanet ettim. Ama içim içimi yedi. O günü nasıl geçirdiği, mutlu olup olmadığı, bakıcıyı sevip sevmediğini öğrenebilmek için akşam eve koştum.

Arka arkaya sorular sordum. Aldığım tek cevap "İyiydi işte!"oldu.

Ne kadar uğraştıysam, ne kadar çabaladıysam bu sözcükler dışına taşamadım. İmdadıma pedagog baba yetişti. Hoş, o da onunla aynı fikirdeydi. Ona göre yaşadığın her anı detaylarıyla paylaşmak gereksizdi, anlamsızdı. Ama bu erkek dayanışması benim çırpınmalarım karşısında fazla uzun sürmedi.

Haberin Devamı

Sonunda pes etti. Bana bir yol gösterdi. Bir saniye bile beklemeden uyguladım. Arkasından bütün yakınlarıma, arkadaşlarıma aktardım. Hatta zaman zaman konuşma yaptığım okullarda velilere söyledim, okuyucularımla paylaştım. Çok işe yaradı.

Soru sormak yok, sadece anlatın!

Yöntem aslında basit. Akşam eve geliyorsunuz, bir süre sonra uyuma zamanı gelip çattığında kitap okuma faslı sona erdikten sonra ufak ufak planı harekete geçiriyorsunuz. Yatağın üzerine uzanıp, tavanı seyrederken başlıyorsunuz kendinizden söz etmeye. O gün yaşadıklarınızı teatral bir şekilde aktarıyorsunuz.

"Bugün çok mutluyum. Ayşe bana şunları yaptı, şunları söyledi", "Ahmet'e kızdım, ayıp etti, hiç beklemiyordum...vs"

Dikkat! Soru sormak yok, sadece komik, bazen dramatik bir şekilde yaşadıklarınızı paylaşıyorsunuz.

İtiraf edeyim, anlatacak bir şey bulamayınca beyaz yalanlara başvurup, abarttığım anlar da oldu. Ama her seferinde istediğime ulaştım.

Bugüne kadar günü paylaşmak konusunda ketum olan minik yaramaz her seferinde heyecanla, hareketlendi, önceleri sorular sormaya başladı, sonraları olanlar bir bir ağzından döküldü.

Haberin Devamı

Deneyin, işe yarayacak!

Bu oyunu hala haftada birkaç kez oynuyoruz. Şimdi 12 yaşında, kendine göre kocaman bir ergen, ama bana göre bir çocuk. Ama yıllardır oynadığımız bu tiyatroyu çok seviyor. Bazen o beni odasına çağırıyor. Yatağın üzerine uzanıyoruz, tavana bakarak, günümüzü paylaşıyoruz. Kurallar belli. Soru sormak, yargılamak yok. Kimi zaman gülüyor, kimi zaman üzülüyor, birbirimize sarılıyoruz. Bazen ağlayarak odadan çıkıyoruz.

Aramızda bütün konuşulanlar sır olarak kalıyor. Oda dışına çıkmıyor. (O öyle sanıyor, ama babaya çoğunlukla aktarılıyor.)

Tabii en çok da öğretmenleri çekiştiriyoruz. Dedikodu yapan, kalbini kıran arkadaşlar da ayıplamalarımızdan, kızgınlıklarımızdan payını alıyor.

Haberin Devamı

Çaktırmadan, hissettirmeden akıl veriyor, yol gösteriyorum.

Deneyin, göreceksiniz.

Çok işe yarayacak