Nuran Çakmakçı
Nuran Çakmakçı
Nuran Çakmakçı

Çocuğa şiddet

Ailelerin eğitim seviyesi arttıkça çocuğa yönelik ihmal ve duygusal ya da fiziksel şiddet azalıyor.

Haberin Devamı

Baştan söylemekte yarar var. Şiddetin her türüne, herkese yapılanına karşıyım, karşı olmaya devam edeceğim. Ama iş çocuklara gelince daha da içim sızlıyor, damarlarımdaki kan akmıyor adeta. Şimdi gelelim işin resmi kısmına. Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeyi imzalayan tüm devletler çocukların her tür şiddet, ihmal ve istismara karşı konması için yasal, idari ve toplumsal ve eğitsel tüm önlemleri almayı taahhüt etmişler demektir. 2 Eylül 1990’da yürürlüğe gören bu sözleşmeyi Türkiye 12 gün sonra yani 14 Eylül 1990’da imzalıyor, 9 Aralık 1994’te onaylıyor, 11 Aralık’ta da Resmi Gazete’de yayınlayarak yürürlüğe giriyor. TC. Anayasası’nın 90’ıncı maddesinde de kanun hükmüne sokuyor.

Ne oluyor, bu kadar çabanın, yazılı yasakların ardından, her gün gazetelerin 3. sayfalarında her yaş, her cinsten çocuğa neler yapılıyor? Bir süre önce Bernard van Leer Vakfı’nın finansal ve teknik desteği ile gerçekleştirilen ve bir kısmı yankı bulan araştırmanın kitabını masamdan ayırmıyorum. Her sayfasını çevirdikçe deliriyorum, isyan ediyorum.

Haberin Devamı

Bu vakfın yaptığı araştırmada uzun uzun özenerek, üstüne güya titrediğimiz çocuklara nasıl duygusal, cinsel, fiziksel şiddet uyguladığımızı, ihmal ve istismar ettiğimizi anlatıyor.

Üzülerek de olsa sizinle paylaşmak istiyorum.

Araştırma 0-8 yaş aralığında 3 bin kadın ve bin baba ile görüşülerek yapılmış. Görüşmelerin çoğu anne ve babalarla olmuş. Şimdi sizinle ortaya çıkanları paylaşalım:

  • Çocukların yüzde 32’si oyun parkında, sokakta, spor sahasında, okul saatleri dışında okul bahçesinde, internet kafede yanında bir yetişkin olmadan zaman geçiriyor.
  • Yüzde 66’sı günde en az 2 saatini televizyona ayırıyor.
  • Yüzde 8’i 12 yaşından küçük bir başka çocuğun gözetiminden, yüzde 6’sı ise tek başına bir hafta içinde evde en az 1 saat geçiriyor.
  • Ailelerini kızdırdıklarında ebeveynlerin yüzde 74’ü duygusal şiddet yöntemlerine başvuruyor (sevdiği bir şeyi yasaklıyor, temel ihtiyaçlarını kesiyor, bir odaya kilitliyor, bağırıyor, tehdit ediyor).
  • Yüzde 23’ü fiziksel şiddete başvuruyor (tokat atıyor, itiyor, sarsıyor, saç ya da kulak çekiyor).
  • Ailelerin eğitim seviyesi arttıkça çocuğa yönelik ihmal ve duygusal ya da fiziksel şiddet azalıyor.
  • Çocuk sayısı arttıkça ihmal ve duygusal veya fiziksel şiddet artıyor.
  • Eşler arasında uyum düzeyi arttıkça çocuğa yönelik ihmal ve duygusal-fiziksel şiddet azalıyor.
  • Ailelerin yüzde 60’ı çocuğa yapılan şiddetin yaygın olduğunu farkında.
  • Bir çocuk şiddete maruz kaldığında bunu gören ailelerin büyük kısmı kendilerinin duruma müdahale etmeyi tercih ettiğini söylüyor. Yetkililere ise sadece yüzde 6-12’si haber vermeyi tercih ediyor.

İhmal

Araştırmaya katılanların yüzde 65,5’u çocuklarının günde 2 saatten fazla televizyon izlediğini belirtiyor. Hiç televizyon izlememesi gereken 0-2 yaş arasındaki çocuklar için bile bu oran yüzde 23,6.

Çocuğun doğum sonrası ilk bir yıl içinde düzenli sağlık kontrolüne götürmeme davranışı İç Anadolu’da yüzde 0,7 iken bu oran Ege’de yüzde 6,2’ye çıkıyor.

Marmara Bölge’nde çocukları evde tek başına bırakma davranışı diğer bölgelere göre daha fazla (yüzde 12,0). Uzmanlar şimdi bunun nedenini araştırıyor. Çekirdek ailelerin daha fazla olması ve annelerin çalışma ya da alışveriş gibi nedenlerle evde çıkmaları gerektiğinde yardım alabilecekleri kimsenin bulunmaması mı, yoksa bilgi eksikliğinden mi kaynaklanıyor?

Haberin Devamı

Çocuğun materyal gereksinimlerinin de pek karşılanmadığı görülüyor. Rahatça geçinecek geliri olduğunu söyleyenlerin yüzde 9,3’ü çocuklarının kendine ait yatağı ya da beşiği olmadığını, yüzde 58,8’i ise gerekli okul malzemelerinin bulunmadığını belirtiyor.

Ezcümle, şimdi bu araştırma sonuçlarına bakıp da “Biz çocuklarımıza çok kıymet veriyoruz, onlar bizim için çok değerli” diye söyleyenlere ne kadar inanırsınız? Siz karar verin.

Yapanlar kadar bütün bunlara seyirci kalan kişi, kurum ve devletin hiç mi suçu yok?