Nuran Çakmakçı
Nuran Çakmakçı
Nuran Çakmakçı

Beyaz Tahta ve Eğitim

Kendisini ziyarete gelen arkadaşlarına tahtasını övünerek gösteriyor. Onu izleyen, evine tahta alan arkadaşlarının sayısı arttı.

Haberin Devamı

Oğlum Cem, ikinci sınıftaydı. İngilizce öğretmeninden günümüz deyimiyle pek elektrik almamış olduğundan, ağzından tek kelime İngilizce çıkmamaya başladı.

İş yine bana düştü. Bir yandan eğitim yazarı olmanın bilgiçliği, bir yandan da hırslı anne olmanın şevki ile farklı yöntemler uygulamaya başladım. Çünkü bir dili iyi öğrenmesini istiyordum. Daha işin başında ipin ucunu kaçırırsa sonrasında da bu açığı kapatamayacağı endişesi içimi yiyip bitiriyordu.

İlk adımı öğretmeniyle konuşarak attım. Ama iş birliğine pek yanaşmayan öğretmen çok çaba harcamadı. Her ne kadar kendisine "Bizim oğlan pozitif motivasyondan hoşlanır. Arada sırada sırtını sıvazlayın" dediysem de boşuna. Hatta bir kutu şeker alıp odasına gittiğimde, "Başarılı olan, uslu duran, hatta derse katılan öğrencilerinize bundan sunsanız inanın çok hoşlarına gider" önerisine de pek kulak asmadı.

Pes etmedim. Evde bir şeyler yapmak gerekiyordu. İlk işim odasını İngilizce broşür, posterlerle donatmak oldu. Çünkü bu yöntem anaokulu çağlarında pek işe yaramıştı. Resme ilgisi olan oğlum, eserlerini odasının duvarında, evin koridorlarında görünce coştukça, coşmuş, herkese bu sergiyi gösterip, daha fazla resim yapar olmuştu. Bu konuda bir hayli ilerleme kaydetmişti.

Haberin Devamı

Oğlum Öğretmen, Ben Öğrenci Oldum

Ama umduğum sonucu alamadım. Bu konuda ısrarım koridorlara kadar sürdü ve anında geri tepti. Hiç geri adım atmadım. İkinci planımı uygulamaya koydum.

Bu kez en sevimli ve acıklı sesle yanına yaklaşıp "İngilizceyi unuttum. Gel, seninle anlaşalım. Bana haftada iki gün ders ver" demek oldu. Bizimki biraz sıcak bakar gibi oldu ama bu yöntemi de pek tutmadı.

Performansı düşüp, ilgisi azalıp sıkılınca soluğu yağmur çamur demeden Eminönü'nde aldım. Hemen bir kırtasiyeciye koştum. Oldukça büyük boyutta bir beyaz tahta edindim. Eve gelip, odasına bu tahtayı astım. Hatta önüne de bir öğretmen kürsüsü niyetine masa yerleştirdim. Merakla beni izleyen oğluma da "Şimdi tam anlamıyla öğretmen oldun" diyerek gaz verdim.

Haberin Devamı

Sonuç umduğum gibiydi. Bizimki gaza geldi. Bana anlatmak için dersi daha dikkatli dinlemeye, daha iyi öğrenmeye başladı. Dersleri tahta başında, çizerek, şemayla anlatması günün en güzel anıydı. Bazen yer değiştirdik. Ben tahtaya geçtim, o dinledi. Öğretmen, öğrenci rollerine girdik. İngilizce dersini diğerleri izledi. Kimi zaman güler yüzlü otoriter matematik öğretmeni, kimi zaman çatık kaşlı Fen öğretmeni oldu. Ben ise bazen sınıfın haylazı, bazen susan Nuran'ı oldum.

Taşınırken Yanına Aldığı En Önemli Eşyası Beyaz Tahtası

Aradan 4 yıl geçti ve bizimki 6’ncı sınıfa geldi. Taşınırken koltuğunun altına aldığı en önemli eşyalardan biri beyaz tahtası oldu. Okullar başladığında yeni evimizde de beyaz tahta yerini aldı. Tabii derslerimiz de başladı.

Haberin Devamı

Anlamadığı konuları zaman zaman bana soruyor ama öğretmen rolünü çok seviyor. Sık sık tahta başında konu tekrarı yapıyor.

Kendisini ziyarete gelen arkadaşlarına tahtasını övünerek gösteriyor. Onu izleyen, evine tahta alan arkadaşlarının sayısı arttı. Bazı anneler bu işten pek memnun kalmadı ama çocuklarının ısrarına dayanamadılar.

Dersten uzaklaşan, pek de çalışmayı sevmeyen çocuklarınız için bu yöntemi bir deneyin derim.

Pişman olmazsınız.

Ama biraz sabırlı olmanız gerekiyor. Tabii, ara sıra iyi anlattığında ödüllendirmeyi de unutmayın.