Manolya Özek
Manolya Özek
Manolya Özek

Fason duygularımız

Bir yetişkin hangi duyguları hisseder diye size sorsam eminim onlarca hatta yüzlerce duygu sıralayabilirsiniz.

Haberin Devamı

Fason kavramı, asıl iş veya ürün sahibinin, iş veya ürün ile ilgili işlemlerin tamamını veya bir kısmını dışarıdan birilerine yaptırması halinde kullanılır. Örneğin X bir markadır, malı A’ya ürettirir, A onun istediği standardlarda o malı üretmekle yükümlüdür. Güçlü olan ve kuralı koyan X’tir çünkü o bir markadır. Kurallara uymazsa A’i cezalandırır ve malı iade eder. A zarara uğrar.

Bizim hayatımız da çocukken böyledir. Anne babamızı bir tanrı gibi görürüz. Asıl güç onlardadır. Onlar marka, biz de o markaların onaylamasına ihtiyaç duyan fason üreticileriyizdir. Onların tutum ve davranışları bizim duygularımızı şekillendirmeye başlar.

Bir yetişkin hangi duyguları hisseder diye size sorsam eminim onlarca hatta yüzlerce duygu sıralayabilirsiniz. Ama bunlardan sadece dört tanesini doğuştan getiririz; bunlar mutluluk, üzüntü, öfke ve korkudur. Diğer tüm duygularımız sonradan öğrendiğimiz duygulardır. Kaygı korkunun, hayalkırıklığı üzüntünün, neşe mutluluğun bir türevidir. Bizim toplumumuzda utanç ve suçluluk duyguları sıklıkla yaşanan sonradan edindiğimiz duygulardır.

Haberin Devamı

Burada kritik nokta şudur, çocuklar doğuştan getirdikleri temel duygularını evde izin verildiği müddetçe ve izin verildiği kadar yaşar ve gösterirler.

Örneğin pek çok evde üzüntünün gösterilmesi hoş karşılanmaz. Bir erkek çocuğu ‘Erkek dediğin ağlamaz’ kalıbıyla büyütülür ve her ağladığında ‘Kız gibi ağlayıp durma’ diye susturuluyorsa o çocuk üzüntüsünü gösteremez içine atar. O evde ‘Üzüntü’ye izin yoktur. Bu çocuk ‘Güçlü olmalıyım’ dinamiği geliştirir ve gerçek duygusunu hayatı boyu maskeler.

Pek çok evde de öfkenin ifade edilmesi hoş değildir. Özellikle bir kız çocuğu öfkelendiğinde ‘Kız dediğin hanım hanım olur, zarif olur, sana yakıştı mı öyle sinirlenmek’ şeklinde engellenirse öfkesini göstermeyi bilmez. O evde ‘Öfke’ye izin yoktur. Duygusunu maskelemeyi öğrenir.

Peki bu duygularımıza izin verilmediğinde, yasaklandığında ne olur?

Başka duygularla yer değiştirirler. Gerçekten hissettiğimiz, otantik duygularımızın yerine bize izin verilen fason duyguları yaşamaya başlarız.

Haberin Devamı

Erkek çocuklarının üzülmelerine izin yoktur ama öfkelenmelerine izin verilir. Yetişkin hayatında erkeklerin öfke kontrolü problemi yaşaması bir tesadüf müdür sizce? Neden trafikte, maçta erkekler bu kadar öfkelidirler? Çünkü üzüntülerini de sadece öfkeyle göstermeyi bilirler.

Kız çocuklarının öfkelenmelerine izin yoktur ama üzülmelerine izin verilir. Kadınların erkeklere göre depresyona girme oranları daha yüksektir, çünkü pek çok kadın kızgınlığını ifade edemez içine atar ve ağlayarak, üzülerek dışa vurur.

Geçenlerde İzmir’de okuyan bir erkek öğrencim Siirt’te yaşayan 7 yaşındaki küçük kardeşinin her vedalaşmada arkasından ağladığını anlattı. Ortanca ağabeyin onu ağlarken her gördüğünde kızdığını anlattı. Onun da ağlamamaya kendini zorladığını söyledi. ‘Ama ben ona duygularını yaşa, ifade et içinden ağlamak geliyorsa ağla’ diyorum dedi. Ona izin veren bir ağabeyi olduğu için şanslı.

Haberin Devamı

Başka bir kız öğrencim ise annesiyle hiç anlaşamıyor. Anne evhamlı ve ders konusunda baskıcı. Sürekli kavga ediyorlar. Bu kız öğrencim karakter olarak babasına benziyor. Anne hassas, kız öğrencim ise anneye küfüre varan ters cevaplarla sürekli karşılık veriyor. Çok yakın zaman önce babayı kaybettiler ve anneden aldığım bilgiye göre baba da çabuk parlayan, sinirlendiğinde düşünmeden konuşan birisiymiş. Anne eşinin üzüntüsünü paylaştığını hatırlamıyor, eşinin annesini çok küçük yaşta kaybettiğini anlatıyor. Bu evde kız öğrencim babayla özdeşim kurmuş, üzüntüsünü başkalarının yanında göstermekten çekiniyor, gerçek duygusu üzüntü de olsa onu öfkelenerek ifade ediyor. Bu öğrencim son görüşmemizde bunu fark etti ve şaşırdı. Üzüntüsünü ifade etmeye karar verdi.

İşte;

Haberin Devamı

Bize ait olmayan bu fason duygularımız yüzünden…

Başkaları bizi doğru okuyamıyor…

Çatışma yaşıyoruz…

Anlaşılmadığımızı düşünüyoruz…

Halbuki biz gerçek duygumuzun ne kadar farkındayız…

İhtiyaç duyduğumuz ne…

Pek çok zaman korktuğumuzun farkında bile değiliz…

Ya da üzüldüğümüzün…

Yabancısı olmuşuz kendi özümüzün…