Gülin Kayalı
Gülin Kayalı
Gülin Kayalı

Viyana Penceresi

Küçük çocukların elinde akıllı cihazlar yok! Bizim eskiden yaptığımız gibi, parklarda, bahçelerde oynuyorlar…

Haberin Devamı

Oğlumun yanına gidiyorum, Viyana’ya. Yorulmuş; yemek yapacağım, çamaşırlarını yıkayacağım. Malum, annelik… Havaalanında bir gurbetçi ile sohbet ediyorum. Kaygılarımı söylüyorum. O da bana; “Abla endişelenecek hiçbir şey yok. Bunlar bir de Müslüman olsa tadından yenilmez.” diyor.

Uçağa biniyorum. Çocuk sesinden konuşulanları anlayamıyorum, etraf gurbetçi çocuklarıyla dolu. Neden bizim çocuklarımız böyle? Hostesler var güçleriyle, yüzlerindeki gülümsemeyi korumaya çalışarak yardım ediyorlar.

Sonunda oğlum Can’a kavuşuyorum. Mutluyum. Beni gezdiriyor. İlk gün şehir içindeyiz. Metroda koridorda bir köpek yatıyor. Bir an, “Yolculuk nereye?” diye sorasım geliyor. Metro kapısı açılıyor, inecekler inmeden binen yok. Tıpkı bizdeki gibi! Bebek arabalı anneler, rahatça metroya biniyor. Bebek arabası için güvenlik kemerleri de var. Metroya yürüme engelli biriyle iniyoruz. Yanında kimse yok. Kimse gözlerini dikip ona bakmıyor. Asansörler çalışıyor, ihtiyacı olanlardan başka binen yok.

Haberin Devamı

Viyana Penceresi

Bu kadar çok yaşlıyı, bu kadar çok engelliyi dışarıda hiç görmemiştim. Bir pastaneye oturuyoruz. Yaşlı bir grup var yan masada. Telaşsız, rahat, huzurlular. Sohbet ediyorlar. Kıskanıyorum. Bizim büyüklerimiz, yarını düşünmekten kendini unutuyor. Anneme bir yere gidelim desek, “Ne gerek var?” derdi. Devamında; “Bir kilo kıymamızı alır, evimizde mis gibi yeriz.”… Sonrasında da; “Vereceğimiz parayla da bir çeyrek altın alıp kenara koyarız.”… Bugünü hiç yaşayamadan yarının kaygısına düştük. 

Dönüş yolunda metro kalabalık. Okuldan çıkan çocuklar var. Can’a sorduğumda burada okul servislerinin olmadığını, çocukların toplu taşımayla okullarına gidip geldiklerini söyledi. Bunların sapıkları, istismarcıları yok mu? Eve yürürken, çocukları, bizimkiler gibi süslü püslü olmayan parklarda görüyoruz. Anne babaları yanlarında olmadığı halde, çocuklar saçma sapan bağırmıyorlar. Kıskanıyorum. Benim vatanımda niye yaşlılar, engelliler dışarıda değilller? Çocuklarımıza ne yapıyoruz da dışarıda bağıran, çağıran, öz güvenin şımarıklıkla karıştığı bireyler haline geliyorlar?

Haberin Devamı

Viyana Penceresi

Eve geliyoruz, akşamdan hazırladığım kuru fasulyemizi yerken ev arkadaşlarına da teklif ediyoruz, istemiyorlar. Kendileri bir şeyler hazırlayıp odalarına götürüyorlar. Aynı teklifi onlardan bekliyorum, ama…

Ertesi gün Viyana Modern Sanat Müzesi’ne gidiyoruz. Bilet alırken hangi ülkeden olduğumuzu soruyor görevli. Çünkü; ziyaret edenlerin ülkelere göre dağılımını not ediyorlar. Bu istatistik gayretini kıskanıyorum.

Serginin girişinde, ‘Modern Sanat Müzesi’ne yakışır bir çöp arabası duruyor. O da ne! Resim sergilenen bir bölüm var araçta! Biz ayrılırken, anne ve çocukla birlikte çöpün başına gelen müze görevlisi anlatıyor. En fazla yedi yaşında olan çocuk da dinliyor dikkatle. Biz neyi atlıyoruz? Çocuklarımızın çok zeki olduğuna itirazım yok. Sadece sorularım var:

Haberin Devamı

Neden bizim çocuklarımızın yolu, sadece okul gezilerinde müzeye düşer? Ya da; modern aile olmak adına, çocuklar müzeye götürülüyormuş gibi yapılır?

Çöp aracının yanında bıraktığımız çocuk, biz müzeden çıkarken aynı yerde. Fakat; elinde resim defteri var bu defa. Hayvanı, çocuğu, engellisi, yaşlısıyla birlikte olan bir şehir. Yaşlılar evde oturup çorap örmüyor. Çocuklar avaz avaz bağırıp çevreyi rahatsız etmiyor.

Engelliler kimseye muhtaç olmadan sosyal yaşamlarını sürdürüyor. Hayvanlar her yerde, pastanede, metroda, alışveriş merkezlerinde…

Viyana Penceresi

Biliyorum, hoşunuza gitmeyecek ama; ilginç bir şey var, paylaşmak istediğim… Tuvaletler, insanların, vücutlarından çıkanı göreceği şekilde düzenlenmiş, yani delik kısmı ön tarafta! Amaç; bir anormallik varsa, gözlemlemek! İdrarın rengi ya da kanlı olup olmadığına bakmak. Özellikle hastanelerde bu uygulama zorunlu.

Haberin Devamı

Sonra; küçük çocukların elinde akıllı cihazlar yok! Bizim eskiden yaptığımız gibi, parklarda, bahçelerde oynuyorlar… Büyükler de, bir yere oturunca, telefonlarıyla değil, birbirleriyle ilgileniyorlar. İlkel gelebilir ama; sohbet ediyorlar!

Bir pencere açıldı bana Viyana’da… Kısaca gözlemlerimi paylaştım, taraf tutarak; ‘Biz böyle yanlış yapıyoruz, onlarsa ne kadar doğru’ demek değil kastım. Başka bir ülkede, farklı bir kültürde gözlemlerde bulunmak, kesinlikle ufuk açıcı! Sadece şunu diliyorum; mevcut iyi yanlarımızı koruyarak, başkalarının olumlu taraflarını da hayatımıza katabilsek…