Gülin Kayalı
Gülin Kayalı
Gülin Kayalı

Ayıpları yanlış öğrendik

Aile fotoğrafı gibi öğrendik hayatı; düzgün, pürüzsüz olma yönüyle… Çirkin çıktığımız kareleri göstermedik kimseye, mükemmel olmalıydık! Öyle yetiştik, öyle de yaşadık.

Haberin Devamı

Aile fotoğrafı gibi öğrendik hayatı; düzgün, pürüzsüz olma yönüyle… Çirkin çıktığımız kareleri göstermedik kimseye, mükemmel olmalıydık! Öyle yetiştik, öyle de yaşadık. Tâ ki; çerçevede görünenler eksilmeye başlayıncaya kadar. Sevdiklerimizi bir bir yitirdikçe düşündük; cilalı olmak, mükemmel görünmek, neden bu kadar önemli diye…

Çocukluğumdan hatırladığım, evlerimizin mağaza vitrinlerini andıran hâlleri… Annemin ‘Gürünlüler Günü’ olurdu ayda bir kere. Ağabeylerim ve ablam okula gider, ben de annemle gezerdim. Kebire Teyze’yi, Fatoş Teyze’yi orada tanıdım. Birini çekiştirmenin ne demek olduğunu onlardan öğrendim. O kişi geldiğinde hiçbir şey yokmuş gibi devam etmenin ne demek olduğunu da…

İkram edilenlerin tamamını hiç bitirmedim. Evet, bitiremedim değil; bitirmedim! Tamamını yemek ayıptı çünkü! Tabağa bakıp bir ya da ikisini gözden çıkarırdım. Görgüsüzler tabağı silip süpürürdü!

Haberin Devamı

Hiç konuşmadım, çocuklar konuşmazdı. Hep dinledim, dinledim…

Bedenimle ilgili merak ettiklerimi soramadım, ayıptı! Kötü kızlar sorardı, öyle soruları. Üniversiteye gidene kadar, hiç gönül ilişkim de olmadı. İyi aile kızları yapmazdı öyle şeyler!

Derslerde de hiç soru sormadım. Sormak, ‘Anlamadım’ demekti ve bu da gizli ayıplardandı. Henüz konstantrasyon ve dikkat eksikliği gibi kavramları bilmediğimiz için ‘Aptal’ yaftası hazırdı anlamayanlara. Soru sormaktansa, ders bitiminde “Hoca iyi anlatamıyor” demek daha kolaydı.

Arkadan konuşmayı öğrendik, yüze söylemek ayıptı. Bir de, “Dedikodu ömrü uzatır” diye, kendimizi kandıracak icatlarımız vardı.
Fotoğraf karesine bakar gibi baktık hayata. Memleketimin genel görünümü de böyleydi.

Oysa:

Arkadan konuşmanın kişiye hiçbir yapıcı etkisi olmadığı, aksine çocuklarımızı samimiyet duygusundan uzaklaştırdığını…

Tabağı silip süpürmenin hazırlayanı ne kadar mutlu ettiğini…

Çocuğun bedenini tanımasının korkuyu azalttığını…

Soru sormanın hocayı da dinamik tuttuğunu, onun da öğretmenin keyfine vardığını…

Sormanın ve sorgulamanın, başarının temelini oluşturduğunu…

Haberin Devamı

Evin süsünden çok, sohbetin tadının kıymetli olduğunu çok geç anladık.

Demiyorum ki; sınırlar, kurallar, toplumsal değerler olmasın!

Neyi, niçin yaptığını bilen, sürekli duvar örmeyen,  pencereler açıp köprüler de kuran çocuklar yetiştirebilmek için;  önce biz sorgulayalım yaptıklarımızı ve yapmadıklarımızı… 

Sonra da onlara bu fırsatı verelim, her defasında, bıkmadan…

‘Cık cık cık! Çok ayıp’ demeden önce düşünelim; ‘Ayıp olan ne’ diye…