Paylaş
Son günlerde hepimizin içine işleyen kayıplar yaşıyoruz. Ülke olarak yaşadığımız keder bile tarif edilemezken, eşlerini, evlatlarını, ebeveynlerini kaybeden ailelerin yaşadıkları acıları paylaşıyorum.
Toplumumuzda kayıplar sonrasında oluşan köklü bir sosyal destek vardır. Yas evi haftalarca yakınlar tarafından dolar taşar. Kayıp yaşayan kişi ve kişiler hem fiziksel hem ruhsal ihtiyaçları açısından desteklenmeye çalışılır.
Bu değerli destek tabii ki tartışılamaz ama kayıplar sonrasında bazı hassas noktalara dikkat etmekte fayda var. Diğer türlü, destek olmak istenilen kişilerin yası ertelenebilir, acı gerektiği gibi yaşanamadığından ötürü ertelenmiş depresyon ya da kaygı problemleri gibi ruhsal sıkıntılara neden olabilir.
Ölüm, kayıp, kaybedilen kişinin geri dönmeyeceğini, kaybın oluş nedenini anlamlandırma süreci çok hassastır.
Kayıptan hemen sonra yaşanan şok ve inkar, kişiyi duygusal olarak aşırı zorlar. Ağlama, isyan etme, tepki verme aslında içte yaşanan sıkışmanın dışa vurumudur. Ne kadar üzücü olsa da yaşanması gereken bir dönemdir.
Kaybı olan kişiyi ağlatmama, güçlü olmaya davet etme, ona ağlamanın doğru olmadığını söyleme gibi adımlar sadece zarar verir. Zaten ne hissedeceğini bile düşünemeyen bir kişi, güçlü olmak adına tepkisini, acısını içine gömer.
Terapilere baş vuran çoğu danışanın, anlam veremedikleri ve bir anda başlayan ruhsal problemlerinin, yıllar önce yaşanan önemli bir kayba tepkisiz kalmaları ile bağdaştığını çok sık görmekteyim.
Böyle bir süreçte kişiye yardımcı olacak en büyük adım:
Her kayıp, ayrı bir değerdir ve tek tip süreçlerden geçecek kadar mekanik değildir.
Yine de yukarıdaki noktalar çerçevesinde dikkat edildiğinde, yakınlarınıza daha yararlı olacağınızı diliyorum.
Paylaş