What dedin?

Ne kadar meraklıyız dilimizi parçalamaya... El birliğiyle dilimizi pek bir güzel kanatıyoruz farkında mısınız?

Haberin Devamı

Her zaman söylerim ben. Bir lisan bir insan. Keşke kapasitem olsa da istediğim her dili öğrensem. O dillerin konuşulduğu ülkeleri gezerken o lisanda sohbet edebilsem. Tanımak istediğim kültürleri ve insanları kendilerinden doğruca tanıyabilsem. En azından benim için böyle bir olasılık yok tabii. Bir yan bir de öz dilim var ve bu öze sahip çıkmayı bir borç bilirim.

Ana dilin yanında başka bir dili konuşanın önemini her zaman savunmuşumdur. Fakat olay o öğrendiğin dilin kelimelerini kendi öz dilinin arasına savunmasızca, anlamsızca ve (farkındalar mı bilmem) komediye kaçarcasına sıkıştıranlara gelince pek bir tepem atar.

Dilimize çok öncelerden bazı kelimeler Arapça, Farsça, Fransızca ve İngilizceden girmiş. Pantolon girmiş, estağfurullah girmiş, televizyon girmiş, elektrik, tren girmiş. Zamanında, bu yeni icatlara ya da oluşumlara karşılık gelecek kelime üretilememiş ya da kolaya kaçılmış bilemem. Artık bunlar sözlüğümüze katılmış, bize de eyvallah demek kalmış. Fakatttt, bu kadar zengin bir dilimiz varken, artık başka diyarlarda üretilen ya da üreyen yeni kelimelere Türkçede kolayca karşılık bulunup sözlüğümüze yerleştirilebiliyorken, nedir bu anlamsızca kendi kelimelerimizi diğer dillerle yer değiştirmek ya da yabancı kelimeyi edebiyatımıza sokma sevdası?

Haberin Devamı

ADI İNGİLİZCE SOYADI BİZDEN 

Dünya gelişiyor, teknoloji gelişiyor, zehir gibi beyinler yetişip zehir gibi icatların çıkışında rol oynuyorlar. Bu döngülerle yeni konular, yeni oluşumlar hayata giriyor ve isimlendiriliyor. Biz de eksik kalacak değiliz, Türkçesini bulup hayata geçiriyoruz yeni kelimeli oluşumu. Ama o da ne? Türkçesini kullanmak yerine orijinal kelimeyi bizim fiillerle birleştirip söyleme tutkusu artık sınır tanımıyor.
Abandone olmak, ambale olmak, prezantabl olmak…. Adı İngilizce soyadı bizden. Bunların karşılığı dilimde varken, neden uzaklara gidiyorum arkadaşım? Daha mı yakışıklı?

EGZAJERE DİYEN DİLİN, NE DEDİĞİNİN FARKINDA MI?

“Nalan ya ben biraz kilo aldım. Karatay diyeti yapacağım. Ama hocanın bu ekmek konusunu egzajere ettiğini düşünüyorum. Sen ne dersin? Azıcık ekmek yesem ya. Bir dilim bari.”

“Pardon, what dedin gülüm?”

Haberin Devamı

EGZAJERE DİYEN DİLİN, NE DEDİĞİNİN FARKINDA MI? Sen İngilizce biliyorsun da belki karşındaki bilmiyor. Hava mı attın ona bu harika deyiminle? Kendini , “değişik kelimeler biliyorum, çok okumuşum, çok gelişmişim” görüntüsüne bulayacağım diye görgüsüzce kullandığın bu ve benzeri kullanımlar çok can acıtıcı keşke bilsen. 

Böyle tiplere doğrudan sorunuz efendim. “Pardon ne demek o dediğin kelime? İlk defa duyuyorum da” Gerçekten biliyorsa, İngilizce execuration anlamındaki kelimenin bizdeki anlamı “abartmaktır” der. Sana uyduruk cümlelerle, kendince hava atmaya çalışanı boz kardeş. Bir kahkaha at, “o halde ‘abartmak’ demek neden senin için bu kadar zor? Dilimizde böyle bir söylem yok da” deyiver bir zahmet. Boz ki silkelensin. Bir yerlerden yine beklenmeyen bir yumruk gelir diye kelimelerine sahip çıkmaya başlar belki.

Haberin Devamı

BROWN CHİCKEN HOUSE, RED WİNEBAR, TUTTİ FRUTTİ & MİLKSHAKE 

Ön ismi Türkçe, soyadı yabancı ya da hem adı hem soyadı başka bir dilden gelen başlıklar var bir de. Tatil yörelerini geçtim, hemen her şehrin her caddesinde yiyecek içecek yerlerinin birçoğu yabancı isimli. Brown chicken house, red winebar, tutti frutti & milkshake Lounge… Dilara Beauty Center vs. İşletme yerli, hizmet veren yerli, yemekler yerli, müşteri yerli ama işletme ismi ne hikmetse yabancı. İyi de, benim ülkem sadece bacasız fabrika olan turist için mi hizmet veriyor da turist çekmek için adını ona uygun koyuyor? Yoksa turisti geçtik, adı yabancı olan işletme daha mı cazip geliyor insanımıza?

Ha Ugandalı bir şirket bir şubesini ülkene açmıştır, şirketin ismi elbette ki aynı kalır. Efendim, uluslararası bir marka Türkiye’ye girmiştir, diğer ülkelerde nasıl tanınıyorsa burada da öyle tanınacaktır. Ya da bir İspanyol meyhanesindesinizdir de sana tapas dedikleri yemeklerinden getirirler. “Tapas” yedim dersin, çünkü ülkenin yemeğinin ismidir bu. Bunlara hiç mi hiç lafım olmaz.

Haberin Devamı

EL BİRLİĞİYLE DİLİMİZİ PEK BİR GÜZEL KANATIYORUZ FARKINDA MISINIZ?

Sevgili inşaat firmaları, yaptığını taş yığını evleri, Maltepe Island Flats, Kandilli Blue Village, Sivas Garden 2016 olarak adlandırarak hedef kitleni ülke dışı mı yapıyorsun yoksa yabancı kelimelerin geçtiği yerleri pek bir seven vatandaşına satış yapmak daha bir kolay oluyor? Arz ve talep döngüleriniz el birliğiyle dilimizi pek bir güzel kanatıyor farkında mısınız? Ya da umurunuzda mı?

NE KADAR MERAKLIYIZ DİLİMİZİ PARÇALAMAYA... 

“Nalancığım, ben Flower Flats’a taşındım. Haftaya yeni evime gel de kahve içelim. Tüm salona yazın tüm tatilimi geçirdiğim Bordo Beach Club’daki fotoğraflarımı astım fazla like alanları print ettirdim. Her taraf ben Aysel yani kih kih kih ”

Yahu bataklı damın kızı Aysel, “fotoğrafım kaç beğeni aldı” diye sorsan o çakma ecnebi dilini eşek arısı mı sokar?

Haberin Devamı

Ne çabuk benimsiyoruz yahu? Ne kadar meraklıyız dilimizi parçalamaya.

Macaristan’dan bir yeni akım gelsin mesela. Acayip revaçta. Adına da orada, ne bileyim “jakeopej” falan denilsin. Bu Jakopej’in Türkçesi “iki kişinin birlikte aya bakarak patlamış mısır yemesi” olsun. (tamamen uydurma bir şeyden bahsediyorum bu arada)
“Nalân, akşam “mısırlı ay keyfine” gideceğiz Kuzguncuk sırtlarına. Bol bol fotoğraf da çekeriz. Sen de gelsene” diyebilecekken “biz “Jakepej’e ” gideceğiz, bol bol selfie çekeriz, sen de gelsene” niye diyorsun Aysel? Yanındaki Macar Zsa Zsa Gabor mu? Nalân ya kızım o? Etkinliği Türkçe söylediğinde ilginç ya da güncel durmuyor mu? Selfie yapınca fotoğrafta daha mı bir Avrupalı duracaksın? Anadolu kokmamak için mi” öz çekim” diyemiyorsun?

DİLİNİ YİTİREN KİMLİĞİNİ YİTİRİR 

Geleceği omuzlarında taşıyan gençlik. Kendince, seni “cool” ve “trendy” yaptığını düşündüğün bu uyduruk konuşma şekline ya da başkasının kelimelerine pek bir hevesliysen, işi layıkıyla yap derim. Tümden gelmiyorsun ama tüme var. Baştan aşağı o dille yaşa. Red City’ de otur, sitenin Lake Kafe’sinde, arkadaşlarınla kırk yıllık tavuk dürümü, “chicken wrap” olarak yerken, bir yandan telefonundan sosyal medyadaki arkadaşlarının selfie”lerini “like”la ya da “tag”la. Yeterince like almadıysan beğenilmediğini düşün, git bir yüz “lifting”i yaptır. Lakin bir zahmet adını da değiştir, adın Müge ise Lilly, Zafer ise Victor, Ece ise Queen yap. Dilini yitiren kimliğini yitirir çünkü. Muhtaç olduğun yeni kimlik de damarlarındaki asil (!) kanda mevcut olmadığından özendiğin diyarların ismiyle oluşur belki hani.
Durumu inan hiç egzajere etmiyorum… 

Yazarın Tüm Yazıları