Doğum travmasından özgürleşmek

Bazen, hayalimizdeki gibi bir doğum yapamayabiliriz. Bu nedenle Dr. Michel Odent “bir kadının her türlü doğum senaryosuna hazır olması gerektiğini” söyler. Ya da her şey istediğimiz gibi gitse bile, doğum kendi başına bir travma kabul edilebilir. Ancak travmanın, her zaman olumsuz bir sonuç doğurduğu genellemesinin doğru olmadığını söylemek isterim. Travma, bizi büyüten bir hayat olgusudur kimi zaman ve bundan iyileşerek çıkmak mümkündür. Post travmatik stres bozukluğu, travmadan iyileşemeyenlerde görülen bir durumdur.

Haberin Devamı

TRAVMA, İYİLEŞTİRİLEBİLİR

Travma üzerine uzun yıllar çalışan Dr. Levine “travma iyileştirilebilir ve bununla da kalmayıp doğru destek ve rehberlikle dönüştürücü de olabilir” der. Çünkü bedenimiz, doğuştan şifacıdır. Bedenimizin sahip olduğu o müthiş ilkel ve zeki yeteneği sayesinde, başımıza gelen hayat olaylarından büyüyerek çıkarız. Tıpkı deride çıkan küçük bir yarayı, bedenin orda bazı kimyasal tepkimeleri başlatarak, kendi kendini onarması gibi… Ruhumuz da bu onarımı yapabilir. Son yıllarda “travma sonrası büyüme” kavramı buradan gelmektedir.

TRAVMA SONRASI BÜYÜMEK

Travma sonrası büyüme kavramı, sevgili Hacer Ünver’in doktora tezinde belirttiği üzere yüksek düzeyde stres içeren ve travmatik etkileri olan yaşam krizlerinde kişide yarattığı olumlu yöndeki değişimleri kapsar. Bu değişimler üç boyutta yaşanabilir:

DOĞUMDA, YENİ BİR KADIN DOĞAR

Doğum travmasından özgürleşmek

Doğan sadece bebek değildir. Doğumda aynı zamanda, bir kadın da doğar. Doğum; yaşam ve ölüm arasında öyle bir noktadır ki, kadın ölümlülüklerine ve incinebilirliğine dair artan bir farkındalıkla “hayatın değerini” kendine göre yeniden anlamlandırır.

Trama sonrası büyümede ilk boyut, “kendilik algısında dönüşüm”dür. Bunu doğum travması üzerine örneklendirecek olursam; doğumda kadın başına gelenler karşısında kendini kurban olarak değil, hayatta kalan güçlü biri olarak algılamaya başlayarak, dönüşür. Aslında kadın, doğum yaparken, sadece bebek doğmaz, doğum yapan kadından, yeni bir kadın doğar: “Anne”. Kadın yeni ve daha güçlü bir kadın olarak doğar. Kendilik algısıyla ilgili bir diğer dönüşüm “incinebilirliğin fark edilmesi ve kabülü”dür.

YENİDEN DOĞAN KADIN, BEBEĞİNDEN EMPATİYİ ÖĞRENİR

İkinci dönüşüm kişilerarası ilişkilerde görülür. Önce kişi kendi ile ilişkisini gözden geçirerek, kendine güvenme becerisi ile kırılganlığını fark etmeyi içinde barındırır. Doğumdan sonra hem daha dayanıklı ve güçlü, hem de lohusayken sınırları ve zayıflıklarını kabul eder ve bu hisleri büyük bir şefkatle kucaklarsa, travmadan iyileşmiş olarak çıkar.

Bu dönüşümler, etrafla kurduğu kişilerarası ilişkilerine de yansır. Kendini açma ve doğumu, duyguları hakkında kendini ifade etme, etrafındakilerle bağını derinleştirir. Bu noktada annenin güvenli bir alanda olması son derece önemlidir. Etrafta öz güvenini sarsıcı cümleler sarf edilmesi, travmayı iyileştirmek yerine, derinleştirebilir. Anne etrafında DOĞRU DESTEK sunan kişilerin varlıklarının önemini ve güçlü insani ilişkilerin değerini güvenli bir alanda fark eder.

Anne, fark ettiği bu paha biçilmez ilişkileri için emek ve çaba harcadıkça, ihtiyaçları fark edebilme ve empati becerisini geliştirir. Bu gelişime, anne-bebek ilişkisi çift yönlü hizmet eder. Kimi zaman bebeğinin ihtiyaçlarını karşılayarak, ona sunum yapar, kimi zaman bebeğinden öğrenerek, empatisini geliştirir.

YENİDEN DOĞAN KADIN ARTIK “ANNE”DİR

Doğum travmasından özgürleşmek

Son olarak travma sonrası büyümede, yaşam felsefesinde dönüşümler görülür. Daha önce fark etmediği sıradan görünen şeylerin şükranını duyabilir. Mesela, bebeğinin sürekli uyanması ile uykusunun kendisine verilmiş değerli bir armağan olduğunu anlar. Kaliteli uyuduğu zamanlara şükreder. Doğum anında gelişen herhangi bir sağlık durumu, “yaşamın değeri ve hayattaki önceliklerini” sorgulatabilir. Anlam arayışına girebilir, ardından annede ruhsal büyüme gelir. Bebeğiyle geçirdiği zamanlarda anne “an’da kalmayı”, “yaşamaktan daha çok zevk almayı” deneyimler.

UZMANLA, DOĞUM HİKAYENİZİ PAYLAŞIM, “DOĞUMUNUZ TAMAMLANSIN”

Doğum anını annenin bir uzmanla paylaşması, ona ihtiyacı olan güvenli alanı sunduğu gibi aynı zamanda doğumun gerçekten tamamlandığını da hissettirir. Doğum anına yönelik yeniden anlam kazandırılır. Anne duygularını ifade ettiğinde doğum ruhsal açıdan da tamamlanır.
Doğum anına ait varsa yas süreci, artık travmatik bir yaşantı olarak geçmişe ait bir parça olur ve hayatın merkezi olma özelliği bu tamamlanmışlık hissi ile ortada kalkar.

EŞSİZ ŞEKLİMİZİ YARALARIMIZ VERİR, ONLARLA KUCAKLAŞMAK DEĞERLİDİR

Genç bir ağaç yaralandığında, o yaranın etrafını dolaşarak, büyür. Budaklı gövdeler ve şekilsiz gibi görünen dallar, yaraların ve engellerin zamanla aşıldığını anlatır bize. Büyüme biçimi, onun eşsiz özgünlüğüne, karakterine ve güzelliğine katkıda bulunur (P. Levine, Kaplanı Uyandırmak). Yaralarımızı sevmek, onları kucaklamak bu yüzden değerlidir. Bize eşsiz şeklimizi onlar verir.

Emzirme sorunlarında yukarıda anlattığım bakış açısıyla yaklaşırsan, bu süreçten ikiniz de büyüyerek çıkar ve kendi eşsiz hikayenizi oluşturabilirsiniz.

Yazarın Tüm Yazıları