Ahmet Fatih Erkan
Ahmet Fatih Erkan
Ahmet Fatih Erkan

Sizde fazla “serotonin” var mı?

“Mutlu musunuz?” Siz sorunun cevabını düşünürken gelin bakın Napolyon ne diyor konuyla alakalı: “Hayatta mutlu olduğum gün sayısı 6 günü geçmemiştir.” Mutlu olmanın kaynağı aslında içimizde duruyor ve onu açığa çıkarmak bizim sorumluluğumuzdadır. Nasıl mı?

Haberin Devamı

Serotonin diye adlandırdığımız vücudumuzun ürettiği bir hormon var, diğer adı mutluluk hormonu. Fiziksel egzersiz sonucu terlediğimiz anda salgılanmaya başlayan ve beslenme alışkanlıklarımızla da dolaylı olarak ilgili olan bu hormonun azlığı veya çokluğu ruh sağlımızı ve bedenimizi doğrudan etkiliyor. Nasıl mı? Serotonin seviyemiz azaldığında depresyon, yeme bozuklukları, stres, kaygı gibi konularda sorunların ortaya çıktığı son yapılan araştırmalarda karşımıza çıkmaktadır. Serotonin seviyemiz arttığında veya makul dereceye geldiğinde ise uyku düzeni, iştah düzeni, moral ve motivasyon yüksekliği, rahatlık, kaygı ve stresin en aza inmesi gibi olumlu gelişmeler göze çarpmaktadır. Bir diğer çarpıcı araştırma ise şöyle… “İntihar (özkıyım) eden insanların kanlarını alan araştırma grubu, elde ettikleri sonuçları incelerken bir şeyi fark ediyor. Bu insanların kanlarındaki serotonin seviyesinin % 0 olduğu görülüyor. Yani kanlarında serotonine rastlanmıyor. Buradan çıkarılan sonuç ve rapor ise aynen şu şekilde açıklanıyor: “Serotonin hormonu yokluğu hayattan kopmaya neden oluyor.”

Haberin Devamı

Peki, vücudumuzun kendi ürettiği bu hormonun varlığını ya da yokluğunu nasıl anlayacağız? Aşırı kaygı, stres ve depresif belirtiler dediğimiz göstergelerden herhangi birini ya da birkaçını yaşıyorsanız, serotonin seviyeniz düşük fakat hala hayattan kopmamışsınız demektir. Fakat mutlu hissediyor, kaygı ve stresli halinizle başa çıkıp rahat hissediyorsanız, şuan serotonin seviyeniz yeterli düzeyde demektir.

EGZERSİZ VE SPORTİF FAALİYETLER YÖNÜ

Fiziksel egzersiz sonucu ortaya çıkan bu hormonun önemini kavramamız oldukça önemlidir. Bir iş yerinde bu hormonun önemini bilen bir yönetici, çalışanlarına bu doğrultuda fiziksel etkinlik uygular ve beslenmelerini bu hormonun artmasını sağlayacak şekilde şekillendirir. Sonuç olarak da iş veriminin arttığını gözlemler. Anne-baba, evladını verdiğimiz bu bilgiler doğrultusunda yetiştirmek isterse, beslenmesini bu yönde düzenler ve sportif faaliyetlere katılmasına ön ayak olur. Çünkü yeterli fiziksel aktivite sonucu terleyen çocuğun vücudu serotonin hormonu salgılayacak, çocuğun kaygı ve stres oranı azalacak ve mutluluk hissi ortaya çıkacaktır. Dolayısıyla da çocuk ders çalışmaya hazır hale gelip çalıştığı konudan azami zevk ve verim alarak başarıyı tadacaktır. En önemlisi de hem oynayıp hem çalışarak başarının yakalanabileceğini kavrayacaktır.

Haberin Devamı

BESLENME YÖNÜ

Serotonin hormonu vücudumuz tarafından üretilir. Fakat bu hormonun üretilmesine biz de katkı sağlayabiliriz. Doğru beslenme vücudumuzdaki serotonin seviyesinin makul seviyeye getirilmesine yardımcı olur. Serotonin yapımını artıran besinler; omega-3 yağ asidi, triptofan (bir amino asit), magnezyum ve çinkodur. Daha açık halde bu besinler hindi, yumurta, badem, tavuk, soya, süt ve süt ürünleri, keçi peyniri, mandalina, muz, kakao, susam, fıstık, biftek, un, kahvaltılık tahıllar ve tatlılardır. Ayrıca B ve C vitamini de tüketilmelidir. Yapılan araştırmalar sonucu birçok depresyon tedavisinde B vitamini kullanıldığı görülmektedir.

Hayat saf mutluluktan ibaret değildir. Yaşamı sadece eğlenip, vur patlasın çal oynasın mantığı ile gören bir kişiyi gören Einstein; “Bu insanda kocaman beyne ne gerek vardı, omurilik yeterdi” demiştir. Bu dünyaya sırf eğlenmek için gelmedik. Fakat yeterli miktarda mutlu olmayı beceremediğimiz zamanlarda ruh sağlımız ve bedenimiz bundan olumsuz etkilenir. Bu nedenle mümkün olduğunca mutlu olmaya çalışmak gerekir. Bu da size işinizde, ailenizde ve sosyal yaşantınızda kolaylıklar sağlayacak ve sizi başarılı kılacaktır.

HÜRRİYET AİLE ÖZEL