GeriSağlık Meme ucu akıntısı ve meme kanseri ilişkisi
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi

Meme ucu akıntısı ve meme kanseri ilişkisi

Meme ucu akıntısı ve meme kanseri ilişkisi

Meme başı akıntıları kadınlar arasında rahatsızlık ve endişe veren bir şikayettir.

Memenin bir salgı bezi olması sebebiyle dönem dönem akıntılar olabileceğini söyleyen Genel Cerrahi Uzmanı Yrd. Doç Fatih Çiftçi, meme ucu akıntısı ve meme kanseri ilişkisinden bahsetti. 

Özellikle gebelik ve emzirme dönemlerinde görülen meme akıntıları bu durumlar dışında da gelişebilir. Uzmanlar meme başı akıntısının meme kanseriyle ilişkisinin olabileceğine dikkat çekti.

Memenin salgı bezi olması bir cok kanal ve kanallara sahip olması dönem dönem akıntılara sebep olmakta. Akıntıların daha çok gebelik ve emzirme döneminde görüldüğü meme ucu akıntısı bu durumlar dışındada gelişen ve kadınlar için  rahatsız edici bir durumdur. Uzmanlar meme ucu akıntısının meme kanseriyle ilşkili olabileceğini belirtti.

MEME BAŞI AKINTISI

Meme başı akıntıları kadınlar arasında oldukça rahatsız edici ve endişe verici bir şikayettir. Genel olarak görülme sıklığı %5 civarında olsada malignite sıklığı %47 ye kadar yükselebilmektedir. Çalışmamız kapsamında retrospektif olarak meme başı akıntısı nedeniyle kliniğimize başvuran 102 olgunun dosyaları incelenerek meme başı ilişkisi ve malignite araştırıldı. Meme başı akıntısının tek başına gösterge olmayıp akıntının tipi, tek yada çift taraflı olması, beraberinde fizik muayene bulguları, hastanın yaşı, mamografi bulguları gibi diğer özelliklerle birlikte değerlendirilip gerekli cerrahi tekniklere başvurulması gerektiği kanaatine varıldı. Meme başı akıntıları ne tür olursa olsun mutlaka uzman hekim tarafından değerlendirilmeye alınarak sonuca bağlanması erken dönem malign lezyonların yakalanması açısından faydalı olacaktır. 

Meme ucu akıntısı ve meme kanseri ilişkisi

FİZYOLOJİK YA DA PATOLOJİK OLABİLİR

Meme başı akıntısı (MBA) meme ile ilgili şikayetlerin %5’ini oluşturur. Bu akıntılar fizyolojik ya da patolojik olabilir. Fizyolojik akıntılar genellikle bilateral, ve pek çok kanaldan gelen akıntılardır. Sıklıkla sebep gebelik, emzirme, hipotroidizm, hipofiz adenomu, oral kontraseptif, antihipertansif ilaçlar, ve transklizan gibi ilaçlar kullanımı olmaktadır. Patolojik akıntılar ise sıklıkla emzirme olmadan, sürekli, ve tek taraflı genellikle de tek kanaldan gelen akıntılardır. Anormal akıntıların çok sıklıkla nedeni intraduktal papillom, duktal ektazi, papillomatozis, mastit, fibrokistik hastalıktır.Patolojik MBA meme kanseri insidansı %7-15 arasındadır. Meme kanseri hastalarının büyük çoğunluğu izole MBA olan erken dönem karsinoma insitu olan duktal karsinomlardır.Anormal MBA fizik muayene, akıntının sitolojik incelenmesi, mamografi ilk basamak tanısal yaklaşımlardır. Patolojik MBA olan hastalarda yapılan çalışmalar göstermiştir ki bu hastalarda meme kanseri görülmesi %9,3-21,3 civarındadır . Akıntıya ek olarak memede kitle ya da anormal görüntüleme durumunda ise risk çok daha fazla artmaktadı. Cerrahi yöntemler bu olgularda hem tanı hem de tedavi amacıyla kullanılmaktadır. Bu makalede bizde MBA ve meme kanseri ilişkisini araştırmayı amaçlandı.

Mamografi anormal akıntısı olan kadınlarda önerilmektedir. Fakat yapılan çalışmalarda başına bir kriter olmayıp diğer görüntüleme yöntemleri ile birlikte değerlendirilmelidir.

 

Meme ucu akıntısı ve meme kanseri ilişkisi
 

Günümüzde kadınlar arasında oldukça yaygın bir malignite olan meme ca halen güncelliğini korumaktadır. Meme başı akıntıları kadınları huzursuz eden malignite olma düşüncesine yol açan bir şikayettir. Özellikle laktasyon dışında, tek taraflı, kanlı içerikli, memede ele gelen kitle imajı, 50 yaş üzeri kadınların meme başı akıntıların malignite yönünden dikkatli değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu durum tam anlamıyla olmasa da akıntının tipi, tek yada çift taraflı olması, hastanın yaşı, beraberinde fizik muayene bulguları ve mamografi bulgularıyla desteklenmek kaydıyla malignite riski tespit edilmeli ve gerekli durumlarda biyopsi ve sonrasında da cerrahi tedaviler gündeme alınmalıdır.

Genel Cerrahi Uzmanı Yrd. Doç Fatih Çiftçi

False