GeriSağlık AIDS/HIV nedir? Belirtileri nelerdir?
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi

AIDS/HIV nedir? Belirtileri nelerdir?

AIDS/HIV nedir? Belirtileri nelerdir?

HIV ilk olarak ABD’de 1981 yılında tanımlanmış olan bir virüstür. Human Immunodeficiency Virus, insan immune yetmezlik virüsü, bağışıklık sistemimizin işleyişini çökerten bir virüstür. Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Şadiye Kartalkanat konu hakkında önemli bilgiler verdi.

HIV BELİRTİLERİ NELERDİR?

Virüsler bilindiği gibi, hücre içinde yaşamlarını sürdürebilen ve gözle görülemeyen canlılardır. HIV virüsü de bağışıklık sistemine ait hücrelere yerleşir. Vücudumuza girip hücrelere yerleştikten sonra ilk olarak “AKUT ENFEKSİYON” yapar. Bu, genelde grip hastalığı benzeri bir tablodur. Yorgunluk, halsizlik, ateş, boğaz ve eklem ağrıları, kusma, ishal gibi şikâyetlerden ibarettir. Bu belirtilerle HIV virüsünü ayırt etmek mümkün değildir. Daha sonra uzun bir dönem “ASEMPTOMATİK EVRE” dediğimiz ve yaklaşık 10 yıl sürebilen sessiz bir dönem yaşanır. Virüs yaşamını ve çoğalmasını kişinin vücudunda sürdürür. Bu iki evrede teşhis ancak çeşitli sebeplerle yapılan kan tahlillerinde saptanabilir. Zamanla bağışıklık sistemine ait hücreleri yok etmeye başlar. Bu durum bağışıklık sisteminin çökmesine neden olur. HIV taşıyıcısı birçok enfeksiyona açık hale gelir, hatta vücuda yabancı olan hiçbir şeye tepki veremeyeceği için birtakım kanser türleri de geliştirmeye başlar. Bu artık ileri evre dediğimiz “AIDS” (Acquired Immune Deficiency Syndrome-Kazanılmış Bağışıklık Yetersizliği Sendromu) tablosudur.

Hiç tedavi almayan AIDS aşamasına gelmiş bir kişinin ortalama yaşam süresi 3 yıldır. 1996 yılından bu yana geliştirilen anti retroviral ilaçların kullanılması ile (ART) HIV enfeksiyonu ölümcül hastalık olmaktan çıkıp, ömür boyu süren kronik bir hastalığa dönüşmüştür. Ancak ART’e rağmen HIV’in tamamen vücuttan yok edilmesi henüz mümkün değildir.

BULAŞMA YOLLARI NELERDİR?

1) Cinsel yolla bulaşma: En sık karşımıza çıkan bulaşma şeklidir. Enfekte erkek ve kadınların cinsel salgılarında HIV bulunmaktadır. Deriden direkt geçişi yoktur. Ama göz, ağız ve cinsel organlardaki mukozalardan geçebilmektedir. Erkeklerin kadınlara bulaştırma riski 20 kat daha fazladır.

2) Kan ve kan ürünleri ile bulaşma: 1985 yılından bu yana tüm kan ve kan ürünlerinde HIV taraması zorunlu hale getirilmiştir. Kan verme işlemlerinde, donör ortalama 3 aylık pencere dönemi dediğimiz süreçte ise, HIV taşıyıcısı olmasına rağmen testler temiz çıkabilir. Günümüzde bu yolla bulaş oranları 1/1.8 milyona düşürülmüştür. Ancak, damar içi madde kullanım alışkanlığı olanlar arasında ortak enjektör kullanımına bağlı bulaş sıktır.

3) Anneden bebeğe bulaşma: Korunmasız heteroseksüel ilişki sonucu kadınlarda HIV görülme sıklığı artmıştır, buna bağlı olarak enfekte bebek sayısında artış görülmektedir. HIV enfeksiyonu gebelik süresince, doğum sırasında ve emzirme ile bebeğe geçmektedir. Tedavi almayan anneden bebeğe virüsün geçme oranı %20-30’dur. Ancak günümüzde anneye gebelik süresince tedavi verilerek bu oran %2-3’lere düşmüştür. Doğum sezaryen ile 38. haftada gerçekleştirilir ve bebek tedaviye alınır, anne sütü yerine yapay mama ile beslenir. Süte HIV geçişi %14-29 oranındadır.

4) Sağlık personeline bulaşma: Kullanılmış iğne, enjektör batması, kesici-delici alet yaralanması, HIV ile enfekte sıvıların mukozaya veya yaralı-kesik deriye sıçraması ile bulaşma olur.

Bulaşmama yolları:

Tokalaşmak, sarılmak, dokunmak, aynı yerde oturmak, aynı havayı solumak, giysilerin ortak kullanımı

Ortak banyo, tuvalet kullanmak; tabak, çatal, kaşık, bardak paylaşmak

Telefon kulaklığı paylaşmak, gözyaşı, terTelefon kulaklığı paylaşmak, gözyaşı, ter

Sivrisinek, böcek ve arı sokması HIV bulaştırmaz.

KORUNMA YOLLARI NELERDİR?

Cinsel bulaşmayı önlemenin en etkili yollarından birinin tek eşlilik olduğu savunulmaktadır. Kondom kullanımı hem erkek hem de kadın için bulaşmayı önlemekte etkili olmaktadır.

Kan ve kan ürünleri ile buluşmaya karşı olarak tarama testleri yapılması zorunludur.

Öncelikle HIV taşıyıcısı kadına doğum kontrol yöntemleri öğretilmeye çalışılmalı. Bebek sahibi olmak isteyen kadınlar tedaviye alınmalı. 38. haftada sezaryen ile doğum gerçekleştirilerek bebek tedaviye alınır. Ve anne sütü yerine yapay mama ile beslenir.

Sağlık personellerinin ise HIV ile enfekte vücut sıvıları ile temas olursa; göz için tuzlu steril su ile, ağız ve burun için su ile, deri için su ve sabun ile iyice yıkama yapılmalıdır. Mümkünse 1 saat içinde, en geç 72 saat içinde proflaktik ilaç başlanmalıdır. 28 gün süre ile ilaca devam edilmelidir.

Herhangi bir bulaş yoluyla şüpheli bir temasta derhal enfeksiyon hastalıkları uzmanına ulaşmalı ve 1-72 saat içinde tedavi ve tetkikler başlatılmalıdır. 6. hafta, 3 ay ve 6. ayda tetkikler tekrarlanarak izlenmelidir.

1 ARALIK DÜNYA AIDS GÜNÜ

Ülkemizde 1980’li yıllarda 3 vaka ile başlayan günümüzde kayıtlı olan 21.000 civarında HIV enfekte kişi sayısı, dünyada da 40 milyona ulaşmıştır. Henüz tedaviye rağmen insan vücudundan virüsün yok edilememesi ve aşı çalışmalarının devam etmesi sebebiyle bu yayılımın kontrolü zor olmaktadır. Bu nedenle korunmayı öğrenmek ve öğretmek en önemli görevimizdir.

Bu özetlediğimiz öyküde HIV’in kişi ile yolculuğunu anlatmış oluyoruz. HIV, tüm dünyayı ilgilendiren, tedavi edilmediğinde ölümcül seyreden ve bulaşıcı olması dolayısı ile halen en önemli sağlık sorunlarından biridir. Bunun yanı sıra, tedavi ile kronik bir hastalığa dönüşmüştür ve HIV enfekte kişilerin özerklik, adalet ve eşitlik ilkelerine saygı göstererek toplumdaki yerleri korunmalıdır. Bu nedenle HIV sosyal, ekonomik ve hukuki açıdan farklı disiplinlerin bir araya gelerek yaklaşılması gereken bir problemdir.

                    

False