Çocuklarınızı yarış atına çevirmeyin!

Günümüz şartlarında çocuklar ilgi ve yetenekleri, gelişim ve öğrenme süreçleri göz ardı edilerek bir yarışın içinde oradan oraya koşuşturuyor. Bu nedenle kişisel sosyal becerileri, bireysel farklılıkları, ilgi ve yetenekleri, farklı zeka türleri ve öğrenme modellerini göz ardı etmek zorunda kalan bir eğitim sistemine göre yetiştirilip değerlendiriliyorlar. Pedagog- Aile Terapisti Serap Melek Çavuş çocuklarımızı yarış atına çevirmeden eğitim hayatı ile ilgili neler yapmamız gerektiğini anlatıyor.

Haberin Devamı

ÇOCUĞA İYİ BİR EĞİTİM HAYATI VE GÜZEL BİR GELECEK SUNABİLECEK MİYİM KAYGISI İLE NASIL BAŞ EDİLİR? ÇOCUKLARI YARIŞ ATINA ÇEVİRMEDEN DE BAŞARILI OLMALARI İÇİN NELER YAPABİLİRİZ?

Ebeveynler ise çocuklarının geleceği için endişelenirken onların bu gününü zora sokabiliyor. Sürekli denemeler, karşılaştırmalar, akranları ile yarış içine sokma, başarı ve başarısızlıklarını çok fazla gündemde tutma ve kişiliğinin diğer farklı yönlerini göz ardı ederek tek kriterin sınav başarısı olmasına doğru ilerleyen bir iletişime geçilebiliyor. Kafalarında onca korku ve telaş varken bir de ebeveynin kaygılarını hisseden ve paniğe kapılan çocuklar kendilerini amansız bir yarışın içinde bulabiliyor. Soluksuzca oradan oraya koşuşturan, özel derslerden, dershanelerden, deneme sınavlarından başını kaldıramayan çocuklar kendine dair tek değer duygusunu sınavlardan aldığı puanlara göre oluşturmaya ve iniş çıkışlar yaşamaya, beklediği başarıyı yakalayamadığında da değerlilik hissini yavaşça yitirmeye başlayabiliyor. Böyle zamanlarda ebeveynlerin kabul edici ve destekleyici bir tavır içerisine girerek hatalarını ve eksik kaldığı konuları çocuklarının yüzüne vurmak yerine; güzel yaptığı şeyleri, başarılı olduğu konuları ve derslerindeki düşüş kısmını değil de yükseliş gösterdiği kısımları öne çıkaran bir ebeveyn tutumu sergilemelerinde fayda vardır. İş birliği içinde ilerleyerek ona ihtiyaç duyduğu kabul ve güveni hissettirmeli ve destek taleplerine duyarsız kalmamalılar.

ÇOCUKLARIN YARIŞTIRILARAK VE ZORLANARAK DAHA BAŞARILI OLMALARI MÜMKÜN MÜ?

İvme yükseldiğinde alkışlanan çocuk, ivme düşüşe geçtiğinde örselenir ve kabul görmez ise öfke ve gerilim duygularına kapılarak derslere karşı kızgınlık ve soğuma yaşayabilir. Çünkü dersleri ve sınavları, onu aile içinde ve sosyal çevresinde zorlayan ve eleştirilmesine sebep olan bir öğeye dönüşüverir. Bu da düşüşün daha da artmasına neden olabilir. Çocukların yarıştırılarak ve zorlanarak daha başarılı olmaları mümkün değildir. Bunun yerine, sağlıklı bir tempoda ve güvenli adımlarla kendinden emin bir biçimde hedefine yürümesini sağlamakta fayda vardır.

OKULA BAŞLAMA DÖNEMİNİ AİLECE SORUNSUZ VE HUZURLU BİR ŞEKİLDE GEÇİRMEK İÇİN DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER NELERDİR?

Sağlıklı kişisel gelişim için okul hayatı tartışmasız bir öneme sahip. Kreş yaşamı ile birlikte okul hayatına adım atan minikler için hem eğlence ve eğitimin yer aldığı, hem de anne babadan ayrılmak zorunda kaldığı bu farklı yaşantı ilk aylarda büyük çelişkilere neden olabiliyor. Ağlama krizleri, öfke nöbetleri gibi davranışlar çocukların okula karşı gösterdikleri direnç davranışlarından sadece birkaçı. Peki, annesinden ayrılmak konusunda isteksiz ve kriz halindeyken çocuğu okula bırakabilmek ve buna rağmen okuldan soğumamasını sağlamak mümkün müdür? Evet. Aşağıda verilen öneriler sayesinde, ebeveynler çocuklarının okul hayatına uyum sağlamasına destek olabilirler.

  • Öncelikli husus çocuğun okula kısa zamanda ayak uydurmasını, diğer çocuklar gibi kolay alışmasını, orada çok ama çok mutlu ve neşeli olmasını beklememek. Bu beklenti aileyi ve çocuğu çözümsüz bir sürece doğru itebilecek en sinsi tehditlerden birisidir.
  • İlk adım, diğer anne-çocuk iletişimlerine bakarak karşılaştırma yapmaktan uzak kalmaya çalışmak olmalıdır.
  • Diğer çocukların gösterdiği uyum veya tavrın o çocukların aile öyküsü ve kişisel farklılığıyla ilgili olduğu unutulmamalıdır.
  • Diğer bir önemli husus ise tehdit kullanımıdır. "Madem istemiyorsun eve gidelim o zaman! İyi bari sen oynamıyorsan ben de seni bir daha getirmem!" "Bak arkadaşın ne kadar güzel oynuyor, sen neden böyle duruyorsun, neden mutlu değilsin?" gibi sözler sarf ederek çocuğun daha da umutsuz ve işe yaramaz hissetmesine yönelik sözler sarf etmemek gerekir.
  • Çocuk zaten sürece alışmaya ve anneden ayrı kalma korkusuyla başa çıkmaya çalışırken en son isteyeceği şey iki ayağını bir pabuca sokacak bu cümlelerdir.
  • Böyle zamanlarda çocuğun duygularını yaşamasına izin vermek gerekir. Korku, gerilim, merak, endişe, belirsizlik duyguları çocukların da iç dünyasını hedef alabilmektedir. Bu nedenle o duyguları bastırıp kovalamak yerine sakince yaşanmasına ve yavaş yavaş uzaklaşmasına izin vermekte fayda vardır.
  • Diğer bir konu ise "Okul korkusu yaşayan anne sendromu”. Eğer anne baba yetkinliğinden ve güvenliğinden emin olunan bir okul tercih ettiyse sonrasında felaket senaryoları kurmamalı, eğer üstesinden gelemedikleri kaygılar varsa ve çocuklarından kopamıyorlarsa bu konuda uzman yardımı almalıdırlar.

Kaynak: Mutlu Ailelerin 101 Sırrı/ Hürriyet Kitap 

Yazarın Tüm Yazıları